Halk Edebiyatı Dergisi’nin Manifestosu

10462572_10204092506896130_8039897499467723754_n

Halk Edebiyatı Dergisi’nin Manifestosu

Not:Bu manifesto  “Halk Edebiyatı Dergisi”nin ilk sayısı olan, Haziran-Temmuz 2014 sayısında yayınlanmıştır.İki aylık kültür-sanat ve edebiyat dergisinin ikinci sayısı da ağustos ayının  başında raflarda yerini alacaktır.Dergiye yazı için:senoltombas@hotmail.com ve halkedebiyatdergisi52@gmail.com’a yollayabilirsiniz.Dergi abone bedeli yıllık 50 liradır, kurum ve kuruluşlar için de 100 lira, öğretmen ve öğrenciler için ise 40 liradır.Detaylı bilgi için iletişim bilgileri:0530 333 52 30 “halkedebiyatidergisi.com “bakımdadır bir kaç güne aktif olacaktır.bizimedebiyatimiz.com

 Manifesto

Edebiyat sadece edebiyat değildir. Edebiyat kuşaktan kuşağa aktarılan bir mirastır. Biz kültürün bir toplumda binlerce yılda şekillendiğini biliyoruz. Amacımız, bu şuura sahip çıkıp üzerine bir parça da olsa katkı sağlayabilmektir. Zira gayemiz hayran yetiştirmek değil; yeni nesil köprüsünü inşa etmektir. Bu tabii, ciddi bir fedakârlık istiyor. Biz bunu seve seve yapmaya hazırız.

 Harfler birleşir, söz olur; sözler birleşir, cümle olur, cümleler birleşir paragraf olur. İşte Halk Edebiyat Dergisi de kelimelerle büyüyecek. Silinmiş değerleri, o silginin tortularından kopyalayacak ve yeniden ihya edecektir. Onun içindir ki, sloganımız: “Halk, Edebiyatta Birleşecek!”tir.

Değerli üstadımız Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı’nın (Ocak 1972)birinci sayısında şu görüşleri paylaşmıştır:

“…Yabancıdan çalınmış mal, kırk yıl, geçse bile yerlileşmez. Ona sahiplik konusu kuru bir dava olarak kalır. Nitekim milli kültür ve sanat hazinesini horlayıp sadece “Batı malı” aktaranların alacalı yenilikleri çabuk eskimiştir…

…Yani sanat, ulu bir çınarın, bütün yaprakları ile yerli yabancı bütün çevrelerdeki ışık, ses ve rüzgârlara açılışına benzetilebilir. Yani sanat, üflemek üzere yabancı ağızlara uzatılmış bir nefesli saz değildir!” diye yazmışlardır. Bu ülkede kendini bilmeden ötekini anlatmaya çalışan hiçbir şey anlatmazlar var. Ondandır sanırım bileni konuşturmamaya özen gösterirler. Tanzimat’la ithal edilen ve dönemin buhranlarıyla beraber yenilmişlik, ezilmişlik, çaresizlik, duyguları ön plana çıkmıştır… ve kendimize olan güvenimiz sürekli sarsılmıştır. Bunun arka planında Batı merkezli eğitim veyahut taklitçiliğin olduğu da aşikârdır. Bizim kültürümüzde yiğitlik çok ön plandadır. İşte bu noktada kendine güvenen, kültürü ve sanatıyla gurur duyan, geçmişten aldığı değerleri gelecek kuşaklara aktarmayı görev bilmiş insanların buluşma adresidir dergimiz. Mehmet Kaplan hocamız: “Namık Kemal nesli hâlâ kahramandır.”der. İşte, bu ruhta yeniden birleşmemiz gerekiyor!

Bunu yapmak kolay değil tabii… Hele de her şeyin dijitale döndüğü bir zamanda dergi çıkarmak delilik gibi görünebilir. Fakat bir o kadar insanın da hâlâ somutçu olduğunu ve buna ciddi bir geri dönüş olduğunu bilmekteyiz. Bizde dijitale tamamen geçiş bir on yıl daha sürer. İnşallah o vakit var olursak çağın gereklerine göre adım atarız. Zira şimdi bunu yapmak zorundayız. Bizi şimdi eleştirenler gelecekte alkışlayacaktır. Birikmiş bir sermayemiz maddi olarak yok, ama Mustafa Kemal Paşa’nın söylediği gibi: “Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kandadır” sözünü hatırlayıp asıl sermayeye yöneliyoruz.

İdeoloji, magazin, propagandaya kapılmış toplumlarda edebiyat yapmanın zorluğunu biliyoruz. Fakat bunların da aşılabileceğini bilmekteyiz. İşçisinden işsizine kadar, çiftçisinden sanayicisine kadar, profesöründen öğrencisine kadar bu ülkenin değeri olan insanların buluşma adresi olacağız inşallah.

Maalesef ömür çok kısa ve yapılacak işler çok. Medya ve basında üzülerek görmekteyiz ki, hep yabancı yazarlardan, sanatkârlarından, sinemasından, tiyatrosundan bahsedilmekte. Sonra da timsah gözyaşları dökülmekte: “Bizde sanatkâr yetişmiyor” nasıl yetişsin? Bu ülkede sanatın pek çok dalına hobi olarak bakılıyor. Çünkü sanat karın doyurmuyor. Böyle bakılırsa bu duruma şaşmamalı. Geçmişte yazarlarımızın ne sıkıntılarla eser verdiğini biliyoruz. Şimdi bakıyoruz da ağızlarından düşürmüyorlar. Ne hazindir ki,

bize de tırnaklarımızla kazıyarak ilerlemek düştü. İşte bunu görebilen gözlerin birleştiği bir dergi olmaktır amacımız. Bu ihtiyaçtan dolayı bunu yapmak zorundaydık. Birçok gazetenin kültür-sanat sayfası bile yok. Olsa da alakasız yazılardan ve popüler yazarların reklamından başka bir şey yok. Dergilerin birçoğu belli ekipler için çıkıyor. İyi yazman önemli değil, önemli olan sistemin çıkarlarına hizmet etmen ve kukla olman. Şimdi soruyorum size, bize ne yapmak kalıyor? Tırnaklarımızla kazıyarak ilerlemek. İşte dergi birazda bu mecburiyetten çıkacak.

 Halk bilinmeden hak bilinmez. Öyle değerlerimiz var ki, şöhreti ve üniversitede de kürsüsü yok ama irfanı var. Bu dergide yazanların rütbeleri sökük. Sahte unvanların, sıfatların dergisi değiliz. Biz sadece sanatın çilesini çekmiş ve bu uğurda savaşmış güzel eserler üreten insanların durağıyız. Çilesiyle egosunu öldürmüş merkeze kendisini değil de, sanatını almış insanların dergisi olacağız. Amacımız edebiyatı göklerden insanların arasına indirmek. Çünkü bütün mevcudat insan için var ve insanın olmadığı her şey anlamını yitir. Biraz da neler yapacağımızın sınırlarını çizersek şöyle ki:

İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı’ndan başlayıp günümüze kadar gelen sözlü ve yazılı halk edebiyatını her sayımızda kronolojik bir sırayla işleyeceğiz. Dergimiz, şiirde hece ölçüsünü desteklemekle birlikte, şiiri yakalamış serbest şiirlere de yer vereceğiz. Edebi yazı türleri, şiir, öykü, masal, mizah, mani, makale, deneme, röportaj, tahlil vs. gibi türler olacak. Mizah köşemizde her sayımızda esnaflardan, kurumlardan, meslek gruplarından ve kişilerin yaşamış olduğu güncel fıkra(gülmece) derlemesi yapılacaktır. Hem böylelikle Türk Edebiyatı’na yeni fıkralar kazandırmak amacımız.

Sanatta yeniliği benimsemekle birlikte bu yeniliği eskinin temelleri üzere inşa edeceğiz. Bazı yapacağımız hususları açıkladık, fakat asıl yapacaklarımız açıklamadıklarımızdır.

Vesselam…

Şenol Tombaş

Bu yazıyı okudunuz mu?

İnziva

İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …

Bir yanıt yazın