Breaking News

Nursel Koçak

Biyografi Nursel Koçak 11 Eylül 1973 yılında, Rize’nin İkizdere İlçesi’nde doğdu. İlkokulu Konya’nın Hadim İlçesi’nde, Sivas’ın Tekmen Köyü ve Eğerci Kasabası’nda; ortaokul ve liseyi Karaman’da okudu. 1996 yılında, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Ev İdaresi Programı’ndan önlisans diplomasıyla mezun oldu. Kayseri’de, yerel gazete ve dergilerde çeşitli yazıları yayınlandı. 2014 yılında, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden lisans diplomasıyla mezun oldu. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde Pedagojik Formasyon eğitimi alarak öğretmenliğe adım attı. Isparta/Eğirdir’de bir süre Türkçe Öğretmenliği yapan yazar, şu an İstanbul’da ikamet etmektedir. Evli ve iki çocuk annesidir.

Senin Rengin Hangisi?

Senin Rengin Hangisi? Uzun zaman önce, sanırım bir kitap veya dergide, güzel bir yazı okumuştum. Yazar diyordu ki orada, “Şehirlerle insanlar arasında zamanla, görünmeyen, ince tellerle gizli bir bağ oluşur. İnsan ve şehir ayrılırlarsa o teller kopar ve gidenin canı acır.” Çok hoşuma gitmişti bu anlatım. Alışılan bir yerden ayrılmanın verdiği yürek acısı daha etkileyici bir şekilde ifade edilemezdi. Her …

Read More »

Utanma Vakti (15 Temmuz)

Utanma Vakti (15 Temmuz) Bu karanlık geceyi yıkamak ister gibi Bulutlar ağlıyor bak, yaşla dolu gözleri Ağlayın ah bulutlar, şimdi utanma vakti Gördün Müslümanın(!) Müslümana zulmetini! Gecenin bir vaktinde gökyüzünde uçaklar O ne dehşetli bir ses, patlayacak kulaklar! Savaş mı çıktı yoksa, söyle neler oluyor? Neden şimdi uçaklar böyle “ALÇAK” uçuyor? Şu karşıdaki bina TBMM değil mi? Uçakların üstünde ay-yıldız …

Read More »

Çölde Nilüfer

Çölde Nilüfer Hiç gölde kaktüs yetişir mi veya çölde nilüfer? Hiç kar olmayan bir yerde kardelen gördünüz mü veya su olmayan yerde söğüt ağacı?.. Hiçbir bitki, iklimini bulamadığı yerde yetişmez. Gerektiği kadar nem, gerektiği kadar yağış, gerektiği kadar güneş… Ne eksik ne fazla, ihtiyacı kadar… Bir zeytin çekirdeğini getirip soğuk bir dağın başına ekerseniz, nasıl bekleyebilirsiniz ondan meyve vermesini? Zorlasanız …

Read More »

Eyvah!..

Eyvah!.. Ne çok konuşuyorlar, ne kadar çok ses çıkıyor… Hâlbuki kırk beş binden fazla insan sessizliğe, sonsuz suskunluğa gömüldü. Kırk beş binden fazla insanın sesi artık hiç duyulmayacak. Onlara saygı için bari biraz sussalar. Enkaz altında binlerce can kaldığında konuşmaya başladılar, onlar soğuk betonların arasında sonsuz sessizliğe gömüldüler; konuşanlar hâlâ susmuyor. Birbirlerini suçluyorlar, suçlu arıyorlar; bu ağır yükü kaldırmak çok …

Read More »

Bereket Allah’tan, Ekmek Bizden

Bereket Allah’tan, Ekmek Bizden Çocukluğum İç Anadolu’nun bozkırlarında, uçsuz bucaksız uzanan buğday tarlalarının arasında geçti. Buğday başakları önce yemyeşil yeşerir, sonra altın sarısına bürünüp rüzgârlarla dans ederlerdi. Bizim için, püfür püfür esen rüzgârda tarlaların arasında oynamak, toprakla içi içe yaşamak –şimdi çok daha iyi anlıyorum ki- bulunmaz bir nimetti. Şeker pancarı da yetiştirilirdi bu ovalarda. Hasat zamanı geldiğinde tarlalarda çalışan …

Read More »

Korkma

KORKMA Bugün kalemim biraz duygusal sevgili dostlar. Bu yüzden bugünkü yazım biraz sohbet, biraz dertleşme niteliğinde. Bir konu, bir ana fikir plânı yapmadım. Sadece içimdekileri size aktardım. Geçen gün, akşam saatlerinde bütün sesleri susturdum; TV’yi, interneti kapattım. Zamanın getirdiği yalnızlığı da üzerime giyinince okunmak için sıraya dizilen kitaplarımın içinden bir tanesini seçtim. Satırlar arasında gezinmeye başlayınca anılar sardı ruhumu, geçmiş …

Read More »

Yeni Savunma Sanayii: Ata Tohumları

Yeni Savunma Sanayii: Ata Tohumları Dünya kurulalı beri insanların çoğu, hayatını normal akışında, geçim telaşı içinde sürdürür gider. Bu insanlar kendi içinde bulundukları küçük dünyalarında, yakın çevreleri içinde yaşayıp giderken uzağa bakmak akıllarına gelmez. Bu yüzden kendilerinin dışındaki dünyada, uzaklarda neler olup bittiğiyle pek de ilgilenmezler. Büyük çoğunluk, kendi dünyalarındaki bulanık sulara dalıp bata çıka yüzmeye çalışırken uzaklarda, hiç tanımadıkları …

Read More »

Bu Ne Acele?

Bu Ne Acele? Dünyamız bir virüs nedeniyle altüst olmadan önce anne-babalar, çocuklarının bilgisayar, telefon, tablet ekranları karşısında fazla vakit geçirdiğinden şikayet ederdi. Onların göz sağlığı, ruh ve beden sağlıkları için endişe ederlerdi. Uzun zaman sanal alemde vakit geçiren çocuk gerçek dünyadan kopuyor, sadece kendisine verilenle yetiniyor ve beyni, okumadığı için, muhakeme yeteneğini kaybediyordu çünkü. Ayrıca, evlatlarının bedensel gelişimi de uzun …

Read More »

Mars’a Gönderelim Onları

Mars’a Gönderelim Onları Bir yere ait olmak ister insan. Kendisini rahatça ifade edebileceği, yargılanmadan olduğu gibi kabul edileceği, özgürce hareket edebileceği bir yere ait olmak ister. Kendisi gibi düşünen, kendisi gibi hisseden insanlar arasında yaşayıp var olmak ister. Dalgalı denizlerde, fırtınalı okyanuslarda mücadele edip yorulduktan sonra dinlenmek için güvenli ve huzur bulabileceği bir limana sığınıp yeniden güç kazanmak ister. Neresidir …

Read More »

Çocukluk Özvatan

Çocukluk Özvatan İnsanın çocukluğu anavatanıymış; çocukluğunda yaşadıkları bir ömür boyu paçalarına yapışır, nereye gitse onu bırakmazmış. Durgun yüzeyin derinliklerinde ne dalgalar çırpınır. Çocukluk anıları derinlerde birikir ve vurur insanın yüreğine. Hayat dışardan belki normal görünür, ama derinlerde ne depremler, ne volkanlar… En büyük sebep de çocuklukta yaşanılanlardır. Çocukluk sevgi içinde geçtiyse gülmeyi bilir insan, mutlu olmayı… Fakat küçük bir yürek …

Read More »