Elyasaların Cenneti Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil bir köyde Elyasa ve Göktuğ adında iki çocuk yaşarmış. Onlar daha bebekken tanışmışlar ve o günden sonra hiç ayrılmamışlar. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanır, köyün sokaklarında kahkahalar atarak koşar, akşam olup yıldızlar gökyüzünde parlayınca bile hâlâ oyun oynamaya devam ederlermiş. Birbirleriyle öylesine iyi anlaşmışlar ki, aralarında hiç kavga bile çıkmazmış. Bir …
DevamıHikâye
Yanımda
Yanımda Hızlı hızlı yürüyorum yine her gün geçtiğim yollarda. Karşıya geçmek için bekliyorum ışıklarda. Bir anda yalnız olmadığımı hissediyor ve tatlı bir ürpertiyle sersemliyorum. Yanımdasın hissediyorum bunu, hem de ilk kez… Elin elimi tutuyor, sıcacık. Kokunu duyuyorum tüm benliğimle. Sadece burun duymaz ki kokuları, kalpte duyar. Gözlerim doluyor, zar zor engel oluyorum gözyaşlarıma. Tarifi imkânsız bir duygu kaplıyor tüm benliğimi. …
DevamıSon Otobüs
Son Otobüs Tam olarak nereye gideceğini bilmiyordu. Ruhu ve bedeni tüm yüklerden özgür olsun istemişti. Bavul alsa ne koyacaktı ki içine yalnızlığından başka? Gecenin sessizliğinde, düşüncelerinin sisi arasında kaybolmuştu ki şoförün baykuşu andıran sesi ile irkildi. Düşünceler aniden korkup saklandı bilincin karanlık köşelerine. “Son otobüs kalkıyor! Aşağıda yolcu kalmasın. Aklı geride kalan, yolda inecek olan binmesin.” Gitmeliydi artık. Ayağa kalktı …
DevamıKimlik Kavgası
Kimlik Kavgası Geçen gün kimliklerime kendi aralarında kavga ederken rastladım. Dürüstlük kimliğim şöyle diyordu. “Dürüst olmak en önemli vasıftır. Herkes dürüst olamaz. En üstün kimlik benim.” Çalışkan kimliğim söze girdi. “ En çalışkan benim. Hem evde çalışırım hem dışarıda. Hem iş yerinde başarılıyım hem de hayatta.” Kariyer kimliğim pek bir sabırsızdı. “İnsanların arasında fark edilmek için çok çaba sarf ederim. …
DevamıKum ve Kaya
Kum ve Kaya Sahilde altın sarısı, parlak kumlar üzerinde beyaz tül elbisesiyle dans eden genç ve zarif kadın önüne bakmayınca sert bir kayaya çarptı. Ayağının acısıyla avaz avaz bağırdı. “Ah, lanet olası kaya, ne işin var burada, hiç yakışıyor musun şu güzelim kumların yanına?” Kaya kadına baktı. “Nereden bileceksin ki o güzel kumların benim binlerce yıldır yavaş yavaş rüzgarla aşınan …
DevamıGülistan
Gülistan Bülbül, dağda salına salına gezerken, güzeller güzeli bir gül fidanına rastladı. Gülün renginin kırmızısı, bülbülün kalbine adeta nakış oldu işlendi. Kokusunun benzeri çarşıdaki misk satan dükkanlarda bile yoktu. Yaprakları, nazlı nazlı salınıyordu rüzgârda ahenkle dans edercesine. Çorak bir çölün ortasında vahayı görmüş gibi bakakaldı güle. Bülbül, yabandaki bu güzelliğe vuruldu. Yaklaştı güle ve dalına kondu. Başladı, güle aşkını şakımaya. …
DevamıSarı Motosiklet
Sarı Motosiklet Mehmet Mücahit Yurteri Selçuk içinde uçan kelebeklerin sesini net olarak duyuyor, hırıltılı çıkan nefesi, titreyen elleri ile çok heyecanlı olduğunu istese de saklayamıyordu… Bu heyecanı çocukluk arkadaşı Fikret’i tekrar göreceği içindi… Ne de olsa Fikret gidip gelmişti… Görmeliydi… Nasıldı acaba?.. Böyle bir şey yaşamak kolay mıydı?.. Yoksa çok mu zordu?.. Selçuk nasılsa gidip göreceği için merak etmesine şaşırmıştı. …
DevamıBay Daron
Bay Daron Mehmet Mücahit Yurteri Yirmi bir temmuz iki bin on dokuz pazar… Sıcak bir yaz günü… Sıcak ama öyle böyle değil, insanı mum gibi eriten bir sıcak… Bakırköy Tren İstasyonu’nun kapısından kızarmış tavuk gibi çıkan adam, sinirli adımlarla İstasyon Caddesi’nden İstanbul Caddesi yönüne doğru yürüyordu. Her adımında: “Pazar günü de bu olur mu yahu…” deyip duruyordu. İlginç bir adamdı. …
DevamıSendromlar Şehri
Sendromlar Şehri Adam, o sabah işe yetişmek için maraton koşucusu formunda saniyelerle yarışıyordu. “Hanımefendi, çekilin önümden, yoksa vapuru kaçıracağım!” diye seslendi, önünde yavaş yavaş yürüyen kadına. Bir seksen boylarında, fit görünümlü, yeşil gözlü omzuna kadar uzanan kumral dalgalı saçlarıyla otuzlu yaşlarının başında yakışıklı görünümlü bir adamdı. Sabahları sahilde geziniyormuş gibi, umursamaz bir tavırla yürüyen insanlara sinir oluyordu. Bu şehrin kalabalığı …
DevamıYaşam Hakkı
Yaşam Hakkı Yetmiş yaşlarında, bir seksen boylarında, ince yapılı temiz kıyafetli, yeni sakal tıraşı olmuş adam, elinde poşetleri ile çarşıdan dönüyordu. Köşeyi dönünce sokağın başında yavru köpeği sıkıştırıp taş atan bir çocuk gördü. Çocuk; esmer, ince, uzun boylu dokuz on yaşlarındaydı. Adam, yavru köpeği kurtarmak için hızla yürümeye başladı. Elinde torbaları olduğu için nefes nefese kalmıştı. Yüz metre mesafeden çocuğa …
Devamı