Breaking News

Yeni Savunma Sanayii: Ata Tohumları

Yeni Savunma Sanayii: Ata Tohumları


Dünya kurulalı beri insanların çoğu, hayatını normal akışında, geçim telaşı içinde sürdürür gider. Bu insanlar kendi içinde bulundukları küçük dünyalarında, yakın çevreleri içinde yaşayıp giderken uzağa bakmak akıllarına gelmez. Bu yüzden kendilerinin dışındaki dünyada, uzaklarda neler olup bittiğiyle pek de ilgilenmezler.
Büyük çoğunluk, kendi dünyalarındaki bulanık sulara dalıp bata çıka yüzmeye çalışırken uzaklarda, hiç tanımadıkları birilerinin kendilerini izleyip gelecekleri hakkında kararlar aldıklarını fark etmezler.
Kimdir bu uzaktakiler? Onlar, kendi tuhaf inançları peşinde koşarken hiçbir kutsalı tanımayan, güce tapan, zayıfın yaşama hakkı olmadığını düşünen, para kaynaklarının belirsiz ve çok olduğu, günümüzün “Firavunlarıdır”!
Aslında abartıldıkları kadar güçlü değildirler. Güçlerini, küçük insanların zaaflarından, hırslarından, korkularından alırlar. Paralarının sınırı olmadığı için, dünyada yaşama gayesi sadece para olan, çıkarcı insanları kullanarak bütün dünyada etkinliklerini sürdürürler. Bütün ülkelerde kendilerine hizmet edecek bu tür insanları bulmakta hiç de zorlanmazlar. Asıl ilginç olansa kendi amaçlarına hizmet etmesi için seçtikleri bu menfaatçi insanların çoğu, kullanıldıklarının farkında bile olmazlar…
Dünyayı kendi planlarına göre dizayn ederken savaş, kan, gözyaşı umurlarında olmayan bu azınlıklar, büyük değişimler öncesi büyük savaşlar çıkarmışlardır. Birinci, İkinci Dünya Savaşları… vs.
Dünyamızın yine büyük bir değişim fırtınasının içinden geçtiğini artık gören her göz anlamaktadır. Hatta görünenin arkasındakini görmek için araştıran, soruşturan insanlar yine bir savaş beklemektedir… Fakat bu insanlar toplu, tüfekli, bildiğimiz bir savaş beklerken (ki onun olma ihtimali de vardır…) kimsenin fark edemediği, sinsice bir savaş ta 1950’lerde başlamıştır bile!
Yukarıda bahsettiğim şimdinin Firavunları, on yıllarca önce dünyaya şöyle uzaktan bir bakmışlar ve gidişat hiç hoşlarına gitmemiş(!). “Dünya nüfusunun artması, özellikle kendi beğenmedikleri ırkların (buna ülkemiz de dahil) çoğalması onları pek bir rahatsız etmiş! Sonra düşünmüşler, dünya nüfusunu azaltmak için bir çare düşünmüşler ve bulmuşlar tabii! “Savaşlar dünyaya zarar veriyor, biz dünyayı değil insanları yok etmek istiyoruz ”diyerek başlatmışlar bu sinsi savaşı. Bu savaşta tarlalar meydan, tohumlar kurşun, yalanlar ise silah olmuş!
“İnsan ne yerse odur” diyerek, geniş araziler satın alıp buralara genetiklerini bozdukları tohumları ekmişler. Ürettikleri bu ürünleri de “açlıkla mücadele” kılıfı ile süsleyip dünyaya pazarlamışlar. (Zamanında, Kızılderilileri yok etmek için, yardım bahanesiyle cüzzamlı battaniyeleri dağıtan zihniyetin hedefinde, bu sefer tüm dünya varmış…)
Ulus devletlerin kapısına varıp GDO’lu bu gıdaları satın almaları için dayatmışlar ve bundan sonra her sene, gelip kendilerinden GDO’lu tohum almalarını ve tarlalarına bunları ekmelerini buyurmuşlar! Çoğu ülke almış, ne olduğunu bilmeden… Kendi çiftçisinin ürettiğiyle yetinmek isteyenleri ise bertaraf edip o ülkelere de bir şekilde kabul ettirmişler. Böylece uzun yıllar, dünyadan habersiz kalabalıklar, kendi elleriyle, çocuklarına gıda diye adeta “zehir” yedirmiş!..
Uzakdoğu ülkeleri en çok hangi besini yer? Pirinç. Bizim bölgemizde en çok hangi gıda ve ürünleri tüketilir? Buğday. Bütün dünyada en çok tercih edilen gıdalar nelerdir? Mısır, soya… vs. Genetiğini bozmaya ilk önce bu gıdalardan başlamışlar!
Aradan uzun yıllar geçip şeker hastalığı, kanser, obezite, erken ergenlik, çölyak gibi bağırsak hassasiyeti hastalıkları artınca insanlar nedenini sorgulamaya başlamış…
Maalesef ki “tanrıcılık” oynayan bu Firavunlar, 2000’li yıllara gelince “virüs çağını” başlatmışlar. Kuş gribi, domuz gribi ve son olarak koronavirüs!
Kafalarındaki dünyayı gerçekleştirmek için hiçbir sınır tanımayan bu Firavunlara karşı biz ne yapacağız?.. İlk önce tohumlarımıza, ata tohumlarımıza sahip çıkacağız! Köylümüz, çiftçimiz kendi tarlasına, kendi tohumlarımızdan başkasını ekmeyecek! Anneler, kendi elleriyle canlarına, evlatlarına ne olduğu belli olmayan “frankeştayn” tohumlardan elde edilen gıdaları yedirmeyecekler!
Atalarımız eskiden “Can boğazdan gelir” derlermiş; maalesef artık, eğer önlem almazsak, can boğazdan gidiyor!

Check Also

Sulara Gömülen Hayal

Sulara Gömülen Hayal Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” isimli şiirinin mısraları beynimde çınlarken, mutluluktan gözlerim …

Bir cevap yazın