Breaking News

Kafka ile Kafa Bulanlar!

Kafka ile Kafa Bulanlar!

Uzun zamandır edebiyat dünyası suskundu, yazar Pınar Kür’ün yeni çıkışıyla ufakta olsa bir beyin fırtınası başladı gibi. Bilindiği gibi laf yetiştirmede millet olarak üzerimize yoktur, Edebiyatta da… Lakin bahse konu sizin de alanınıza giriyorsa illaki birkaç kelam etmek bize de düşüyor. Çünkü işimiz gücümüz Edebiyat…
Pınar Kür, bir söyleşisinde “(…) Yeni dönemden iyi yazarlar var ama duvarları yıkacak kişi pek görmüyorum. Kafka’dan sonra bitti bu iş!” deyip sonrada eklediği, “Şiir de bitti. Attila İlhan’lar, İsmet Özel’ler, Cemal Süreya’lar son büyük şiirleri yazdılar. Ardı arkası gelmiyor…” sözleri tartışmaları da beraberinde getirdi.
Hemen başta söyleyelim, bu düşünceye katılmak mümkün değil. Zira analar daha ne Kafka’lar, Atilla’lar doğurur. Yine geçmişte biri çıkıp, “Yeryüzünde söylenecek kelime kalmadı!” demişti. O zamanda bu şahsa sormuştuk, “Niye ki, insanın dimağına ipotek mi koyuldu?”

Yazar Pınar Kür’e de şimdi sormak gerekiyor, “İnsanın düşünce ve hayaline ipotek mi geldi?”
İllaki usta sanatçı kolay yetişmiyor ancak “Bitti!” demek de bize göre mantıklı bir düşünce değil…
Velhasıl, edebiyat demek zaten sürekli yeni şeyleri söylemek, üretmek demek değil midir? Akımlarla, usta sanatçılarla sürekli kendini yenileyerek ilerlemiyor mu?
Bu edebi akımların başında da Roman geliyor. Şiir, Edebiyatta önde gelse de hacim olarak Roman daha bir üstte durur. Onun için Roman, insanın evrensel deneyimlerini anlatma konusundaki gücünü her zaman korumakta ve gelecekte de bu gücünü sürdürecektir.
Evet, Kafka 20. yüzyılın önemli hikaye ve roman yazarlarındandır ve edebiyatta bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

‘Gerçekçilik unsurlarını ve fantastik unsurları birleştiren eserleri tipik olarak tuhaf veya sürrealist ön yargılarla ve anlaşılmaz sosyal-bürokratik güçlerle karşı karşıya kalan izole kahramanlara sahiptir ve yabancılaşma, varoluşsal kaygı, suçluluk ve saçmalık temalarını keşfetme olarak yorumlanmıştır. Dönüşüm, Dava ve Şato en bilinen eserleridir.’
Onun eserleriyle birlikte gerçeküstücülük ve postmodernizm gibi akımlar ortaya çıkmıştır. Kafka, bilinç akışı tekniğini iyi kullanan akıl zıplamalarıyla yazdığı romanlarıyla edebiyatın akışını değiştirmiştir.
Ancak bir de şöyle yorumlamak gerekiyor Kafka’yı;
‘Kafka özellikle gerçekçi ve toplumsal gerçekçiliğin karşıtlarının baş tacı yaptığı bir isim. Kafka’da bilinçaltı kutsanmıştır. Hayal, gerçeğe çalım atmıştır. Çünkü Kafka’ya göre gerçek dünya, bürokrasiden ibarettir. Kendi anlamsız yasaları altında işleyen bir mekanizmadır.
Edebiyatta bunun yansıması da, gerçek yerine gerçeküstünün öne çıkarılması olmuştur. Böcekler, çiftlikteki hayvanlar, makineler, robotlar… Artık romanın konusu insandan çok, bunlar etrafından örülmeye başlanmıştır… Kafka’yla sembolleşen gerçeküstücülük, zincirleme bir halka olarak günümüze ulaşır: ‘Sürrealizm>Dadaizm>Varoluşçuluk>Postmodernizm>Posthümanizm.’

Dolayısıyla Kafka ile kafa bularak, Kafka’dan sonrasını yok saymaya çalışanlar aslında yanılgı içerisindedirler. Çünkü Edebiyat; gerçeküstücülük, hayal ve kurguların olduğu kadar gerçeklerin ve gerçekçiliğin de peşindedir.
Edebiyat ve dahi roman insanın ihtiyaçlarıyla eş değer olarak ilerler. Mesela Cervantes’in Don Kişot’unun Endülüs coğrafyasında ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Cervantes’in dayandığı kültürel birikime işaret eder. Yani bir ihtiyaçtan doğmuştur ve asırlar ötesinden asırlar sonrasına uzanmaktadır.
Bugün tarih, sosyoloji, psikoloji gibi alanlar, edebiyatın daha sık başvurduğu kaynaklar haline geldi. Toplumsal değişim ve dönüşümlerin insana etkisini romanlara bakarak derinlemesine anlayabiliyoruz.
‘Yine ‘klasikler’ aracılığıyla insanın yerelden ve gelenekselden evrenselliğe ilerleyişini çarpıcı biçimde görebiliyoruz. Victor Hugo’lardan Goethe’lere, Emile Zola’lardan Dostoyevskilere, John Steinbeck’lerden Tolstoy’lara kadar adını sayamayacağımız nice büyük usta, insanı ve toplumu her yönüyle anlattı. Roman, modern dünyanın en etkili ve güçlü araçlarından oldu. Klasisizm, Romantizm, Gerçekçilik, Natüralizm, Parnasizm, Sembolizm gibi pek çok akım da, insanı, doğayı, toplumu farklı farklı ele alarak çeşitli yönleriyle işledi ve bir zenginlik olarak sundu bizlere…’

Roman, gerçeklerden yola çıkarak insanın iç dünyasını anlatma ve toplumsal değişimleri yansıtma konusunda eşsiz bir araçtır. Geçmişten bugüne kadar varlığını sürdüren roman, hala yeni yollar keşfetme potansiyeline sahiptir. İnsanlık var oldukça, roman da var olacaktır ve insanın evrensel deneyimlerini aktarma görevini sürdürecektir.
Bugün hiç olmadığı kadar alışkanlıklarımız değişiyor, hem de baş döndüren bir hızla! Çağımız insanının hız ve haz tutkusu, hızlı düşünme yetisi, hayatın birçok alanında değişimden ziyade bir dönüşüme doğru eviriliyor. Çok geçmeden bu önlenemez dönüşüm Edebiyata da yansıyacak ve yeni yeni akımları patlatacaktır.
Kafka ile kafa bulmaya gerek yoktur, bugün öyle gerçek olaylar yaşıyoruz ki insanı düşünmeden hayal etmesine dahi gerek kalmadan karşılaştığımız olayları yazsak edebiyatı gaza boğar…

Velhasıl bizim gibi edebiyatın en zor alanını seçerek alın teri döken Tarihi Romancılar da edebiyatın ta kendisidir. Bizler gerçeklerden yola çıkarak geçmişten geleceğe not düşebilmek adına araştırmalar yaparak, arşiv tarayarak eserler veriyoruz. Öyle dört kıta hayal ürünü şiir ve bir iki sayfalık kurgusal hikayeden çok daha öte bir şeydir Tarihi Romanlar…
Şuan bendeniz bile Edebiyatta iki yeni tür üzerinde çalışıyor, kafa yoruyorum. Zamanı geldiğinde bu heyecanımızı edebiyat dünyasıyla paylaşacağız inşallah…

Check Also

Gece Uyurken

Gece Uyurken Sessiz haykırışlar karışmış derin uykularda, Gizli yalvarışlar var açılan ellerde, Titreyen gönüller var …

Bir cevap yazın