Breaking News

Halk Edebiyatı Dergisi’nin Manifestosu

Halk Edebiyatı Dergisi’nin Manifestosu

Not:Bu manifesto  “Halk Edebiyatı Dergisi”nin ilk sayısı olan, Haziran-Temmuz 2014 sayısında yayınlanmıştır.İki aylık kültür-sanat ve edebiyat dergisinin ikinci sayısı da ağustos ayının  başında raflarda yerini almıştır.Dergiye yazı için:senoltombas@hotmail.com ve halkedebiyatdergisi52@gmail.com’a yollayabilirsiniz.Dergi abone bedeli yıllık 250 liradır, kurum ve kuruluşlar için de 500 lira.Detaylı bilgi için iletişim bilgileri:0530 333 52 30 “halkedebiyatidergisi.com /bizimedebiyatimiz.com

 Manifesto

Edebiyat sadece edebiyat değildir. Edebiyat kuşaktan kuşağa aktarılan bir mirastır. Biz kültürün bir toplumda binlerce yılda şekillendiğini biliyoruz. Amacımız, bu şuura sahip çıkıp üzerine bir parça da olsa katkı sağlayabilmektir. Zira gayemiz hayran yetiştirmek değil; yeni nesil köprüsünü inşa etmektir. Bu tabii, ciddi bir fedakârlık istiyor. Biz bunu seve seve yapmaya hazırız.

 Harfler birleşir, söz olur; sözler birleşir, cümle olur, cümleler birleşir paragraf olur. İşte Halk Edebiyat Dergisi de kelimelerle büyüyecek. Silinmiş değerleri, o silginin tortularından kopyalayacak ve yeniden ihya edecektir. Onun içindir ki, sloganımız: “Halk, Edebiyatta Birleşecek!”tir.

Değerli üstadımız Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı’nın (Ocak 1972)birinci sayısında şu görüşleri paylaşmıştır:

“…Yabancıdan çalınmış mal, kırk yıl, geçse bile yerlileşmez. Ona sahiplik konusu kuru bir dava olarak kalır. Nitekim milli kültür ve sanat hazinesini horlayıp sadece “Batı malı” aktaranların alacalı yenilikleri çabuk eskimiştir…

…Yani sanat, ulu bir çınarın, bütün yaprakları ile yerli yabancı bütün çevrelerdeki ışık, ses ve rüzgârlara açılışına benzetilebilir. Yani sanat, üflemek üzere yabancı ağızlara uzatılmış bir nefesli saz değildir!” diye yazmışlardır. Bu ülkede kendini bilmeden ötekini anlatmaya çalışan hiçbir şey anlatmazlar var. Ondandır sanırım bileni konuşturmamaya özen gösterirler. Tanzimat’la ithal edilen ve dönemin buhranlarıyla beraber yenilmişlik, ezilmişlik, çaresizlik, duyguları ön plana çıkmıştır… ve kendimize olan güvenimiz sürekli sarsılmıştır. Bunun arka planında Batı merkezli eğitim veyahut taklitçiliğin olduğu da aşikârdır. Bizim kültürümüzde yiğitlik çok ön plandadır. İşte bu noktada kendine güvenen, kültürü ve sanatıyla gurur duyan, geçmişten aldığı değerleri gelecek kuşaklara aktarmayı görev bilmiş insanların buluşma adresidir dergimiz. Mehmet Kaplan hocamız: “Namık Kemal nesli hâlâ kahramandır.”der. İşte, bu ruhta yeniden birleşmemiz gerekiyor!

Bunu yapmak kolay değil tabii… Hele de her şeyin dijitale döndüğü bir zamanda dergi çıkarmak delilik gibi görünebilir. Fakat bir o kadar insanın da hâlâ somutçu olduğunu ve buna ciddi bir geri dönüş olduğunu bilmekteyiz. Bizde dijitale tamamen geçiş bir on yıl daha sürer. İnşallah o vakit var olursak çağın gereklerine göre adım atarız. Zira şimdi bunu yapmak zorundayız. Bizi şimdi eleştirenler gelecekte alkışlayacaktır. Birikmiş bir sermayemiz maddi olarak yok, ama Mustafa Kemal Paşa’nın söylediği gibi: “Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kandadır” sözünü hatırlayıp asıl sermayeye yöneliyoruz.

İdeoloji, magazin, propagandaya kapılmış toplumlarda edebiyat yapmanın zorluğunu biliyoruz. Fakat bunların da aşılabileceğini bilmekteyiz. İşçisinden işsizine kadar, çiftçisinden sanayicisine kadar, profesöründen öğrencisine kadar bu ülkenin değeri olan insanların buluşma adresi olacağız inşallah.

Maalesef ömür çok kısa ve yapılacak işler çok. Medya ve basında üzülerek görmekteyiz ki, hep yabancı yazarlardan, sanatkârlarından, sinemasından, tiyatrosundan bahsedilmekte. Sonra da timsah gözyaşları dökülmekte: “Bizde sanatkâr yetişmiyor” nasıl yetişsin? Bu ülkede sanatın pek çok dalına hobi olarak bakılıyor. Çünkü sanat karın doyurmuyor. Böyle bakılırsa bu duruma şaşmamalı. Geçmişte yazarlarımızın ne sıkıntılarla eser verdiğini biliyoruz. Şimdi bakıyoruz da ağızlarından düşürmüyorlar. Ne hazindir ki, bize de tırnaklarımızla kazıyarak ilerlemek düştü. İşte bunu görebilen gözlerin birleştiği bir dergi olmaktır amacımız. Bu ihtiyaçtan dolayı bunu yapmak zorundaydık. Birçok gazetenin kültür-sanat sayfası bile yok. Olsa da alakasız yazılardan ve popüler yazarların reklamından başka bir şey yok. Dergilerin birçoğu belli ekipler için çıkıyor. İyi yazman önemli değil, önemli olan sistemin çıkarlarına hizmet etmen ve kukla olman. Şimdi soruyorum size, bize ne yapmak kalıyor? Tırnaklarımızla kazıyarak ilerlemek. İşte dergi birazda bu mecburiyetten çıkacak.

 Halk bilinmeden hak bilinmez. Öyle değerlerimiz var ki, şöhreti ve üniversitede de kürsüsü yok ama irfanı var. Bu dergide yazanların rütbeleri sökük. Sahte unvanların, sıfatların dergisi değiliz. Biz sadece sanatın çilesini çekmiş ve bu uğurda savaşmış güzel eserler üreten insanların durağıyız. Çilesiyle egosunu öldürmüş merkeze kendisini değil de, sanatını almış insanların dergisi olacağız. Amacımız edebiyatı göklerden insanların arasına indirmek. Çünkü bütün mevcudat insan için var ve insanın olmadığı her şey anlamını yitir. Biraz da neler yapacağımızın sınırlarını çizersek şöyle ki:

İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı’ndan başlayıp günümüze kadar gelen sözlü ve yazılı halk edebiyatını her sayımızda kronolojik bir sırayla işleyeceğiz. Dergimiz, şiirde hece ölçüsünü desteklemekle birlikte, şiiri yakalamış serbest şiirlere de yer vereceğiz. Edebi yazı türleri, şiir, öykü, masal, mizah, mani, makale, deneme, röportaj, tahlil vs. gibi türler olacak. Mizah köşemizde her sayımızda esnaflardan, kurumlardan, meslek gruplarından ve kişilerin yaşamış olduğu güncel fıkra(gülmece) derlemesi yapılacaktır. Hem böylelikle Türk Edebiyatı’na yeni fıkralar kazandırmak amacımız.

Sanatta yeniliği benimsemekle birlikte bu yeniliği eskinin temelleri üzere inşa edeceğiz. Bazı yapacağımız hususları açıkladık, fakat asıl yapacaklarımız açıklamadıklarımızdır.

Vesselam…

Şenol Tombaş

 

Manifesto :2

Sözü kutsal bilenlere selam olsun!

Türk’ündür Türk’ün; halk edebiyatıdır yüzün! Âşıkların yoludur yolumuz, hepimizin ortak malıdır şu sözümüz:

Özgürlüktür ülkümüz; budur türkümüz, Allah’tan başkasına eğilmez başımız; eğikse boynumuz, yakarıştadır sözün sahibine…

Değişiyor insan, mekân, zaman, atmosfer, köy çeşmelerinin başında o masum bakışlar nerede? Memleket tarlalarında, imecelerde dereleri inletmiyor türkülerimiz, masal anlatmıyor ninelerimiz; gurbete gidenin ardından yakılmıyor maniler…

***

Çok şükür, ikinci sayımızı beğeninize sunuyoruz. Geleneği, çağdaş edebiyatımızla buluşturup yeni nesil köprüsünün inşasına devam edeceğiz. Bir gün herkes eserine bakarak bu köprüden geçecek!

Bu sayımızdan itibaren daha çok halk edebiyatı çalışmalarına yer vereceğiz; hece ölçülü şiire, fıkra, masala, deyimlere, manilere, türkülere, ilahilere, efsanelere, fakat halk edebiyatını sadece biçim ve mazide aramamalıyız. Bugünkü halkın yaşamından doğan ve edebi bir değer taşıyan her türlü esere yer vermeye çalışacağız. Zira popüler kültüre karşı olmakla birlikle; gelenekten beslenip çağı da yorumlayabilen bu ülkenin değerlerine her zaman kapımız açıktır. Teknoloji ve akıl çağında hâlâ gelenekselden besleniyorsa insanlar, bu maneviyatın ve de halkın zaferidir. Folklor birikimi insanımızın bilinçaltında olduğundan dolayı; bu eserlere kendine daha yakın hissetmektedir.

Mamafih başarılı romanlara baktığımızda geleneksel motiflerden faydalandığını, hatta dizilerin, sinemanın, tiyatronun… Stand up gösterilerinin ise meddahlığın modern yorumu olduğu aşikârdır. Mekân ve atmosferin; toplumun yaşam biçimlerini, insan davranışlarını etkilediği ortadadır. Türkçe, yaşadıkça halk edebiyatı da yaşayacaktır; âşk, ayrılık, özlem gibi duygular var oldukça âşık sazın teline dokunacaktır.

Sümer Ezgü, halk edebiyatının Türkçe’yi koruduğunu savunuyor. Bu çok doğru bir tespittir. İfade biçimleri değişebilir ama gelenekten beslenen sanatkârı halk, hep benimseyecektir ve ilelebet yaşatacaktır. Örneğin; Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Veysel’den Barış Manço’ya kadar daha niceleri… Çağdaş edebiyatçıların birçoğunun halktan uzak olduğu gibi halk edebiyatına da mesafelidirler. Uzak olmayanlar da yakını pek görememektedirler. Yüzleri Anadolu’ya değil de Batı’ya dönüktür. O yüzden onlar, sadece batan güneşe hayrandırlar ama doğan güneşi görememektedirler. Görebilene ne mutlu…

Birçok edebiyat egemenlerimiz ise sadece kendine hayran yetiştirmektedir. Gençler ise bir şeyler üretmeye kalktığında da; “Olmaz, gitmez, yapamazsın!” gibi sözlerle engellenmektedir. Kanımca ülkenin gelişmesindeki en büyük sorun, bu zihniyettir. Edebiyat mekânlarını kapmış ve kendini yenilemeyen; genç yeteneklere sahip çıkmayan kişilerdir. İşinin hakkını verene, hakkımız sonuna kadar helal olsun.

***

Dergimize daha ilk sayısında ömür biçenler oldu. Oysaki bu kâhinler, kendi ölümünden bile habersizdirler. Biz, bu yola baş koyduk! Kalem kılıcımızdır, bunu sallamak boynumuzun borcudur. Yok, efendim neymiş: ”Batarmışız, dergicilik ölmüş, bir sayıdan fazla çıkaramazmışız, çok zor işmiş!” vs… Bu mudur tecrübe, bu mudur büyüklük? Biz batarsak da daha derinlere kök salmak için batarız, bu böyle biline. Bizim ağacımızın dalları kurumaz hiçbir zaman. Zekâdan yoksun eleştirileri kabul etmiyoruz. Edebiyatı sadece görselden ibaret sananlara da şunları söylüyorum: “Biz, aksesuar üretmiyoruz.“

Oysa edebiyat; hem sözlü anlatımdır, hem de yazılı anlatımdır. Dergiden bir tane bile yazı okumayıp sonra da: “Yok efendim, şu fotoğraf çok silik çıkmış!” diye. Oysa bu eleştiriyi bir dergide, sadece fotoğraflara bakan anaokulu çocukları söyler. Eleştiri yapmak bile bir sanattır. Tabii doğru, ufuk açıcı ve yerinde eleştiri yapabilenlere!

 Dergimize dualarıyla, yazılarıyla, abone olan ve maddi katkılarıyla destek çıkan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Neydi sloganımız?

“Halk Edebiyatta Birleşecek!”

Gerçek edebiyatçıların ve edebiyatseverlerin buluştuğu nice güzel sayılarda buluşmak umuduyla…

Şenol Tombaş

                                          

                                                                       Yeni Nesil Köprüsü

Edeptir bizim edebiyatımız;
Ondandır al yanaklı sözlerimiz…

2014 yılında yayım hayatına başlayan Halk Edebiyatı Dergi’miz “Halk Edebiyatta birleşecek!” sloganıyla birleştirici bir güç olma yolunda ilerlemektedir. Üç kuşağı da aynı sofrada birleştiren dergimiz, edebiyatımızda kuşak çatışmasının da önüne geçmektedir. Geleneksel edebiyattan gücümüzü alırken Halk Edebiyatı’nı sadece biçim ve mazide aramıyoruz; bugünkü halkın değerlerini de önemseyip edebi bir kalitesi olan eserlere dergimizde yer vermekteyiz. Folklorumuzu önemseyen ve bu yolda ilerleyen dergimiz, alanında tek olma özelliği taşımaktadır. Anadolu kültürüne sahip çıkarak daha da geliştirip gelecek nesillere köprü görevini üstlenmek ve medeniyetini, kültürünü bilen genç kalemlerin yetiştirilmesini sağlamaktır. Yeni nesil köprüsü olma yolunda ilerleyen dergimiz “Halk Edebiyatı”nı önemseyip “halkın edebiyatını’’ yeniden ihya edip bugün çok ihtiyaç duyulan o üst aklı üretecektir. Medeniyetimiz de böylece şahlanacaktır. Velhasıl bir gün yine herkes insan olacaktır; “kâmili insan” bunun yolu hem dergimizden hem de derdimizden ve de medeniyetimizden geçer. Bütün hepsinin toplamı da “Halk Edebiyatı”dır.   Yaşasın halkın dergisi: “Halk edebiyatı Dergisi!..”                                                                                 ***

Güzel, Güzeli Yaşatır!

Edebiyattır ebedi yaşayan;

Gönülden gönle söz taşıyan.

Bu hayat nasıl geçiciyse mal, mülk, makam ve mevkilerin de hepsi fanidir. Fakat bizim gece-gündüz, bin bir çileyle meydana getirdiğimiz eserlerimiz -inşallah- ilelebet baki kalacaktır. Cennet nasıl ki her inananın muradıysa, dünyada toplum adına güzel çalışmalar yapanların cenneti de eserlerinin onu sonsuz yaşatmasıdır. Güzel, güzeli yaşatır. Bütün kötülükler yanıp kül olmaya mahkûmdur. Günümüzde iyilik ve iyiler, öksüz bir çocuk gibi bir köşede yalnız kalsa da kuru kalabalıkların içinde kötülüğün parçası olmaktan, bir mahzende tek başına mücadele etmek daha yiğitçedir.

Eğer sanat, güzeli ifade etmekse O’nun dili ve hakikatin sonsuz zarafetinden bir parça görünür hale getirmektir edebiyat! Biz, bu şuurla dergimizi çıkartmaktayız.

İnsanların geçici olanlara ve anlık keyfiyetlere düşkünlüğü ortadadır. Bir anlamda bundan ötürü olsa gerek edebiyata olan ilgisizlik. Esasında kalabalıklar çoğu zaman gaflette olmuştur; sesin çok olduğu yerde doğruyu duyabilen kulaklar çok azdır. Bizler azınlığız ama duyarak, görerek ve bilerek yürüyoruz.

Bu manzaranın arka planına baktığımızda, toplumda itibar sağlayan eşya tutkusunu görmekteyiz. Bu yarış çoğu zaman ilim ve irfanın önüne geçmektedir. Bu yüzden eşya önde, insanlık geride kalmıştır. Fakat insan sevgisini merkeze alma çabasının en önemlilerinden biri de Halk Edebiyata Dergisi’dir.

***

Bizim medeniyetimizde hem de dergicilikte “ben” yoktur, “biz” vardır; birçok “ben”, “ biz” olmadığı için bizlerin önünde engel olarak durmaktadır; üreteni de durdurmak isteyen “ben”ler, çekilin önümüzden yoksa ezileceksiniz…

***

Dergimiz emin adımlarla gönüllerde yürümekte. Biz, “Yeni Nesil Köprüsü’yüz” bu köprüden; cahiller, bölücüler, parçalayanlar, kıskançlar, nankörler geçemez. Çünkü biz halkız; destanlar yazan, az sayıda insanla çoğunluğa galip gelmiş ve bir avuç da olsak “Gerçekten inanıyorsanız, siz mutlaka en üstünsünüzdür.” ayetini idrak etmiş cengâverleriz. Bu savaş dünya var olduğu sürece kâh cephede kâh cehalete ve sömürüye karşı hep olacaktır; iyiler pes etmediği sürece. Velhasıl iyiler yenilmezler ancak kaybederler fakat insan kaybederken kazanır. Esasında iyilerin yüreği cennettir herkes oraya girmek ister.

***

Kalemini “kalem” sanıyorsan yanılıyorsun. O, hakikati söyleyen zamanın sesidir; sen yeter ki bu sese kulak ver. Tarihinde nice destanlar yazmış bu millete kendini hatırlatma görevini de “Halk Edebiyatı Dergisi” üstlenmiştir. Esasen biz kendimizi hatırlasak ve bıraksak başkası gibi yaşamayı… İşte o gün değil bizim, dünyanın kaderinin değiştiği gün olacaktır! Sen de çıkar ellerini cebinden artık, zaman “Yeni Nesil Köprüsü’nde” yürüyerek boğulan insanlığı kurtarma vaktidir. “Ben mi kurtaracağım ?” deme; evet, sen kurtaracaksın! Bunun yolu da en üst aklı üreterek ve değerleri yeniden ihya edebilmekten, üretmekten, yeniden yüce ahlakı inşa etmekten geçiyor. Yükümüz ağır fakat gücümüz yeterlidir elbette…

***

Başarılı romanlara baktığımızda geleneksel motiflerden faydalandığını, hatta dizilerin, sinemanın, tiyatronun… Stand up gösterilerinin ise meddahlığın modern yorumu olduğu aşikârdır. Mekân ve atmosferin; toplumun yaşam biçimlerini, insan davranışlarını etkilediği ortadadır. Türkçe, yaşadıkça halk edebiyatı da yaşayacaktır; aşk, ayrılık, özlem gibi duygular var oldukça âşık sazın teline dokunacaktır.

Sümer Ezgü, halk edebiyatının Türkçe’yi koruduğunu savunuyor. Bu çok doğru bir tespittir. İfade biçimleri değişebilir ama gelenekten beslenen sanatkârı halk, hep benimseyecektir ve ilelebet yaşatacaktır. Örneğin; Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Veysel’den Barış Manço’ya kadar daha niceleri… Çağdaş edebiyatçıların birçoğunun halktan uzak olduğu gibi halk edebiyatına da mesafelidirler. Uzak olmayanlar da yakını pek görememektedirler. Yüzleri Anadolu’ya değil de Batı’ya dönüktür. O yüzden onlar, sadece batan güneşe hayrandırlar ama doğan güneşi görememektedirler. Görebilene ne mutlu…

Birçok edebiyat egemenlerimiz ise sadece kendine hayran yetiştirmektedir. Gençler ise bir şeyler üretmeye kalktığında da; “Olmaz, gitmez, yapamazsın!” gibi sözlerle engellenmektedir. Kanımca ülkenin gelişmesindeki en büyük sorun, bu zihniyettir. Edebiyat mekânlarını kapmış ve kendini yenilemeyen; genç yeneceklere sahip çıkmayan kişilerdir. İşinin hakkını verene, hakkımız sonuna kadar helal olsun.

***

Dergimize daha ilk sayısında ömür biçenler oldu. Oysaki bu kâhinler, kendi ölümünden bile habersizdirler. Biz, bu yola baş koyduk! Kalem kılıcımızdır, bunu sallamak boynumuzun borcudur. Yok, efendim neymiş: ”Batarmışız, dergicilik ölmüş, bir sayıdan fazla çıkaramazmışız, çok zor işmiş!” vs… Bu mudur tecrübe, bu mudur büyüklük? Biz batarsak da daha derinlere kök salmak için batarız, bu böyle biline. Bizim ağacımızın dalları kurumaz hiçbir zaman. Zekâdan yoksun eleştirileri kabul etmiyoruz. Edebiyatı sadece görselden ibaret sananlara da şunları söylüyorum: “Biz, aksesuar üretmiyoruz.“ Oysa edebiyat; hem sözlü, hem de yazılı anlatımdır. Dergiden bir tane bile yazı okumayıp sonra da: “Yok efendim, şu fotoğraf çok silik çıkmış!” diye. Bu eleştiriyi bir dergide, sadece fotoğraflara bakan anaokulu çocukları söyler. Eleştiri yapmak bile bir sanattır. Tabii doğru, ufuk açıcı ve yerinde eleştiri yapabilenlere!

                                                                                 ***

“Yeni Nesil Köprüsü” medeniyetini, kültürünü bilen ve buna yeni anlamlar yükleyebilen erdemli insana ulaşma ülküsüdür. Medeniyetin zirve aklı ürettiği dönemlere bakarsak “mana” âleminde en tepelere çıkılırken maddi anlamda yetersiz kaldığı gözükmektedir. Mana anlamında- bugün bile- geçmişte ulaştığımız zirveye çıkabilen yoktur; üstelik çok da gerisinde kalınmıştır. Lakin bu durumu muhafaza edecek somut kalkanlar oluşturmalıydık. Demem o ki soyut-somut dengesi. Tek kanatlı kuş uçamaz. Biz dergimize sözcüklerden kanatlar yaptık. Yenil Nesil Köprüsü’nü gökyüzüne kurduk. Velhasıl güneş gibi aydınlatacak dünyayı. Bundan böyle gece olsa ne yazar.

İyileri kollayıp sayıları çoğalınca dünya kendiliğinden düzelecektir. Kötüler fazlaysa dünya kötüdür, iyiler fazlaysa dünya iyidir. İçimizde kötülük baskınsa “kötü”yüz, iyilik galipse “iyi”yiz. Hâsılı edebiyat, dünyanın vicdanıdır ama gerçek bir edebiyat eserinden bahsediyorum. Bunun için Halk Edebiyatı Dergisi’ni önemsiyor bu çok yönlü savaşın, kültür ve sanat tarafını omuzluyoruz. Siz, omuzlarınızı çekince yük bize biraz fazla biniyor ama olsun, yükümüz; yükselme dağımızdır…

Burada belirtmeliyim ki kendini yenilemeyen, elli yıldır aynı şeyleri söyleyen, zatından başkasını görmeyen, insana yatırım yapmayan, eski kafalar, eskimiş ve küflenmiştir. Etraftan gelen küf kokusu bundandır. Bilindiği üzere kâinatta sürekli bir yeni oluş vardır. İşte bu küflenmiş kafaların yüzünden mütemadiyen yeni doğuşa ihtiyaç vardır.  Bu gölge yazarlar, esasında “gölge” değil “hortlak”tır; kuşkusuz bunların sabah olunca ve güneş doğunca gölgesi dahi kalmayacaktır. “Biz” diye söylerken bile kendilerinden bahsederler. Sürekli gençlerin frenine basarlar, her yerde sahne alarak; “Size yer kalmadı, bekleyin!” diye söylerler. Şunu unutmayın ki zaman adildir; sizi hiç yokmuş gibi silecektir. Boşuna gereğinden fazla varlığınızı dayatmayınız. Mamafih bir köprü vazifesi gören sürekli kendini yenileyen ve gençlerin bakış açısına yeni pencereler açan eski ama eskimeyen kafalara selam olsun! Onlar ne çok kıymetlidir; işte biz,  “Yeni Nesil Köprüsü”nü bu temellerin üzerine atmaktayız…

Halk Edebiyatta Birleşecek!

“Halk Edebiyatı Dergisi” hem toplumun çimentosudur hem de ham maddesidir. Kendini tanımanın yolu Halk Edebiyatı’ndan geçer. İtiraf etmeliyiz ki çalışmalarımız uykusuz gecelerin rüyalarıdır. Her ne olursa olsun “Yeni Nesil Köprüsü” nün üzerinde yürümeye devam edeceğiz. “Halk edebiyatta birleşecek!” sloganıyla önce sözcükleri sonra gönülleri birleştirme gayretinde hep olacağız. Güzellikte buluşamayan, kötülüğün elinde esir kalmıştır. İyilik, sonsuz bir sermaye; ya kötülük? Esasında içimizdeki yargıcı dinlemiyorsak adaletten uzaklaştığımızın fotoğrafı ortadadır.

İşte, dergimiz bu yolda, güzelliğin samimi bir ifadesidir. Korkarım ki sesimizi duyamayan kulaklar, gafletten sağırlaşmıştır. Belki üç-beş kahramanız fakat kalabalıkların arasında yok olacağımıza, bir avuç dava arkadaşıyla sağlam bir yumruk olarak, cehaletin kafasına inmek yegâne amacımızdır. Bundan böyle mefkûremiz sermayeyi tüketenden hesap sormaktır. Medeniyet de kültür de milletlerin en büyük birikimidir. Bunu değer olarak görmeyen ve israf eden zihniyetler bir ulusun sermayesini hortumlayanlara benzer. Kültürün bir anlamı da ekip biçmek olduğuna göre, dergimizde kültür mahsullerinin yetiştiği, tohumun toprakla buluştuğu verimli bir tarladır.

“Halk Edebiyatı” bundan böyle-dergimizin raflarda yerini almasıyla birlikte- üvey evlat olmaktan çıkmıştır. Millet olarak yetimleri severiz. Biz, bu şuur ile değerlerimizin başını okşuyoruz. Hem “halk” hem de “hak” edebiyatının birer neferiyiz. Bu çok önemli, irfan tarafının dili olurken sorumluluğumuzun da bilincindeyiz. Bir bakıma da “Halk Edebiyatı”nı daha merkeze alarak dengeleri sağlıyoruz. Şimdilik çok gücümüzün olduğu söylenemez fakat o gücü geçmişimizden alarak geleceğe aktarma kabiliyetimizin olduğunu biliyoruz. Bir bakıma da kuvvet görünen değil görünmeyendir. Çünkü onu herkes idrak edemez. İnsanların büyük bir çoğunluğu kördür; görenler ise âmâlara yol gösterenlerdir. Yoldan çıkanlar ise körlükte ısrar edenlerdir.

Velhasıl güzellikler buz gibi erise de su olup hayat verecektir geride kalanlara… Haliyle dergimizi bu bilinç ile çıkartıyoruz. Bazen derin idrakimizle birlikte yığılıp kaldığımız da oluyor fakat hâlâ şuurlu insanlarımızın var olduğunu biliyoruz. İşte, bundan ötürüdür ki bayrağın yere düşmeyeceğinden eminiz!

Dergimiz-çok şükür- yeni nesil köprüsünün üzerinde ilerlemektedir. Bizi hâlâ göremeyenler ya da görmezden gelenler, köprüyü geçemeyen, gönlümüzden çok geride kalan kişilerdir. Karşıya, cennete geçmek için önce köprüyü yapmak lazım. Bu da çalışarak, insanlığa hizmet ederek meydana gelen bir husustur. Herkes çalıştığının ve emeğinin karşılığını alır. Karşılıklı beklentilerden beslenen günümüz insanı, iyiliği sürekli sömürerek “iyi”lerin ayakta durabilmesini zorlaştırmıştır. Fakat bu böyle biline: Yıkılmayacak kadim güzellikler. Ancak putlardır devrilip yıkılacak olanlar! Hâsılı selam olsun yoldaşlara, dergimizin sayfalarının arasında buluşma niyazıyla ve bir güzelin gamzelerinde keyifle çay içme umuduyla!..

Yeni nesil köprüsüdür dergimiz.

Bil, halk edebiyatıdır derdimiz!

dergi1dergi2sayı 8 dış kapak kopya12027192_10208086598865933_8077368512775017664_o111169948_949637685084198_1623699165472830523_n11863460_10207515764395428_7217638033475620212_n10462572_10204092506896130_8039897499467723754_nKAPAKgorseli22421_10206668439892845_8810650126001943241_n1425585_10208932220805953_8946733745829614339_n13339698_10209601178049466_4184491584500229391_n

Check Also

Halk Edebiyatı Dergisi’nin 48. Sayısı Çıktı!..

Gençlik ve Fetih / Halil Gökkaya….4 İstanbul’un Fatihleri / Halil Gökkaya..4 Emanet Çocuk / Bekir …

Bir cevap yazın