Yazarlar ve İlk Kitapları Bâbılâli’de Buluştu

7-ilk-kitaplar

Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)

İlk kitabıyla okurlarına merhaba diyen genç kalemler, ESKADER’in düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde buluştu.  Programda yirmiye yakın şair ve yazar, kitaplarının meydana geliş süreci beraberinde yaşadıkları heyecanı dinleyenlerle paylaştılar.

Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) her hafta Cağaloğlu’ndaki Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde bu hafta ilk kitaplarını yayımlayan genç yazarlar ve kitapları “İlk Kitaplar İlk Heyecanlar” başlıklı bir programla buluştu. Kalabalık bir konuşmacı ve dinleyici topluluğunun iştirak ettiği ve takdimini ESKADER Kurucu Başkanı edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım’ın gerçekleştirdiği toplantıda sırayla; Bekir Tuncer (Çakı Çakmak Ayna Tarak), Bünyamin Demirci (Kelebeğe Tapan Adam), Eda Tezcan (Kız Kulesi’nden Galata’ya Mektuplar), Elif Sönmezışık (Cemreler), Enes Faruk Sevgilioğlu (Sevda Sözlerinin Kahramanları), Cumali Sever (En Bilge Kankam), İbrahim Özgün (Güller Sana), Büşra Sönmezışık ve Kübra Sönmezışık (İkiz Aynası), Serdar Üstündağ (Derviş), Şenol Tombaş (Bu Bahar Sonbahar), Zehra Güvenç (Hüzün Çiçekleri Açtı), Ayşe Büşra Erkeç (Kalbimin Putlarını Temizliyorum), Oğuz Gül (Birce’nin Günlüğü) birer konuşma yaparak kitaplarının meydana geliş sürecini, yazma gayelerini, kitaplarının içeriğini anlattılar. Eğitimci yazar Cansaran Kızıltaş, gazeteci yazar Abuzer Doker ve Dîvanyolu Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Muammer Erkul da düşüncelerini aktararak programa renk kattılar. Dinleyicilerin yoğun ilgisi ile karşılanan program, genç yazarların birbirlerini tanımaları için de bir fırsat olurken, hoş ve keyifli dakikalar yaşandı.

İYİYİ VE GÜZELİ YAZMAK

Takdimi gerçekleştiren Mehmet Nuri Yardım, böylesi bir toplantının istisna olduğunu kaydederek ilk kitabıyla okuyucuları ile buluşan genç kalemlere mikrofon uzatarak heyecanlarını paylaşmanın son derece anlamlı olduğunu ifade etti. Genç yazarların konuşmaları arasında ilk eserler hakkında kısa değerlendirmeler yapan Yardım, yazmanın ve yazarlığın bir sabır ve çile işi olduğunu, yazıdaki titizliğin okuyucu ile yazan kişi arasındaki en önemli bağ olduğunu belirtti. Çakı Çakmak Ayna Tarak adlı hikâye kitabının yazarı Bekir Tuncer, kitabındaki hikâyelerini kaleme alma sebebini bir hikâye anlatarak dile getirdi. Anlattığı hikâye paralelinde hayattaki iyi ve güzel unsurların hikâyeleşmesi gerektiğini ifade eden Tuncer, Kur’an ve peygamberlerin hikâyelerinin yol göstericiliğine vurgu yaptı. “İyilikleri yazan ve iyilikleri çoğaltan bir kalem olmak son derece önemli. Kötü ve çirkinlikleri dile getirmek bize bir fayda sağlamaz.” diyen Tuncer, okuyucularına bir şeyler katan ve yol gösteren hikâyeler kaleme almaya devam etmek istediğini söyledi.

OKU, DİNLE, SÖYLE

Kelebeğe Tapan Adam adlı hikâye kitabının yazarı Bünyamin Demirci, yazan kişinin önceliğinin Kur’an’daki emrin izinde okumak olduğunu söyleyerek, sonrasında Mesnevî’yi başlatan kelimeden yola çıkarak dinlemenin ve Yunus Emre’nin Taptuk Emre’den aldığı vazifeden yola çıkarak ise söylemenin önemine değindi. “Bir yazarın yolcuğu okumak, dinlemek ve söylemektir. Okuma ve dinleme aşaması sabır gerektirir.” diyen Demirci, şair ve yazar Ali Ural’ın talebesi olarak yazı sürecini devam ettirdiğini belirtti. İnsanın yaradılış sürecinin neden dünyada olduğumuzun da cevabını bulabildiğimiz ortak ve tek hikâye olduğunu kaydeden Demirci, insanoğlunun yaşadığı bütün hikâyelerin bu ana hikâyeye bağlı olduğunu, kopuk olanların ise tükenişe mecbur olduğuna dikkat çekti. Kitabının olgunlaşma sürecini tamamlamasının ardından basılmasına karar verdiğini anlatan Demirci, bir yazarın yazdıkları ne kadar doğru olursa olsun duruşunun da düzgün olmasının mecburi olduğunu vurguladı.

İSTANBUL’A MEKTUPLAR

Kız Kulesi’nden Galata’ya Mektuplar isimli deneme kitabının yazarı Eda Tezcan, kitabın meydana geliş sürecini dinleyicilerle paylaşarak yazıları kitap olması amacıyla kaleme almadığını, İstanbul’dan ayrı kaldığı ve İzmir’de yaşadığı yıllarda İstanbul’a yazdığı mektuplardan oluştuğuna dikkat çekti. “Yaşadığımız çağda mektup yazmak artık unutulmuş bir iş. Hâlbuki mektuplar çok değerli. Yazan kişinin kâğıda sinen duygularını bir e-postada göremezsiniz. Bu yüzden mektuplardan oluşan bir kitabın benim ilk kitabım olması mutluluk verici.” diyen Tezcan, bu mektupların bir hikâyeye dönüşerek “Yüzü İstanbul Olmuş Bir Aşk Masalı” başlığı altında Ömer Seyfeddin Hikâye Yarışması ödülünü kazandığını belirtti. TRT’de senaryosunu yazdığı bir dizide bu mektuplardan bazılarını tirat olarak kullandığını anlatan Tezcan, uzun bir zaman sonunda yaklaşık dört yüz civarındaki mektupların elli tanesini bu kitapta topladığını ve İz Yayıncılık’tan okuyucuları ile buluştuğunu kaydetti.

BİR ÖMÜR YAZMAK

Cemreler kitabının yazarı Elif Sönmezışık, kendisinin okuyucu ile ilk buluşmasının Mehmet Nuri Yardım aracılığı ve Sanatalemi.net sitesindeki köşesiyle olduğunu anlatarak, yine kitabın çıkışı konusunda kendisini yüreklendiren Yardım’a ve ESKADER camiasına teşekkürlerini iletti. İlk yazısının yayımlandığı sitede yöneticilik yapmanın kendisini mutlu ettiğini ve anlamlı bulduğunu ifade eden Sönmezışık, Yardım ve beraberinde ESKADER Başkanı Şerif Aydemir’in rahle-i tedrisinde bulunarak bir ömür öğrenmeyi sürdürmeyi umduğunu belirtti. Cemreler’inne kadar kitap olabildiğine zaman içerisinde okuyucu karar verecektir ve sonrasında ortaya koyduğumuz ürünler bu kitabın ne kadar kitap olabildiğinin de bir göstergesi olacaktır.” diyen Sönmezışık, kalan ömrü boyunca kalemi elden bırakmadan yazmayı sürdürebilmeyi dilediğini kaydetti.

ÖZGÜVENLİLERİN İÇTENLİKLERİNE ŞİİR

Sevda Sözlerinin Kahramanları isimli şiir kitabının şairi Enes Faruk Sevgilioğlu, kitabının özgüveni olan insanların içtenliklerini anlatan bir çalışma olduğunu vurguladı. İnsanın sevgi için yaratıldığını, özgüvenin insanın kendiyle barışıklığının bir ifadesi olduğunu anlatan Sevglioğlu, insanların kendini okumak konusunu hep ihmal ettiğini, kendine güvenden yola çıkan insanların kendi iç bütünlüğünü yakalayamadığını belirtti. Doğduktan itibaren toplumun geleneğinden beslenen büyüklerinin hikâyeleri ile büyüdüğünü söyleyen Sevgilioğlu, “Özümüzde sevgi ve paylaşmak var. Bugün bu sevgimiz öldürülüyor ve özümüzden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu kitapta yavaş yavaş unuttuğumuz ayrılık, hasret, kavuşmuşluk, özlem var. Hayata dair tüm unsurları barındıran bir şiir kitabı. Bizim ayrışmamak için bütünümüze bakmamız gerekiyor.” dedi.

ÇOCUKLARIN DİLİ İLE EĞİTİM

En Bilge Kankam adlı eğitim kitabının yazarı eğitimci Cumali Sever, hayırlı bir kitabın insanın ölümünden sonrada unutulmayacağını vurgulayarak kitabın çıkışını bir çocuğun dünyaya gelişine benzetti. Küçük kıssalarla konuşmasını renklendiren Sever, Türkiye’de basılan kitap sayısındaki artışın gönüllere daha çok tohum ekilmesi anlamına geldiğini belirtti. “Bu tohumlar bir gün yeşerecektir. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Biz Fatihler ve Yavuzlar devrinde kitabı baştacı yapmış ve dünyanın baştacı olmuştuk. Ne zaman ki elden düşürdük, elden de düştük kıymetten de düştük. Eli silah tutanlarla kurtardığımız bu vatanı eli kitap tutanlarla yükseltirsek sırtımız yere gelmeyecektir. Okuduğumuz zaman insanlık onurunu ayakta tutmuş oluyoruz. Kitaplar arasında yolculuk yapmak zihinsel seyahattir.” diyen Sever, kitabında kitap okumayı sevmeyen çocukların sıkılmayacağı bir muhabbet dili geliştirdiğini, hayalindeki bir çocukla olan diyaloglarını kaleme aldığını ifade etti.

ÖLÜNCEYE DEK ÖĞRENCİLİK

Güller Sana isimli şiir kitabının şairi İbrahim Özgün, yazma yolculuğunun okumaların ardından payına düştüğü kadarını kaleme almak şeklinde tezahür ettiğini anlattığı konuşmasında, Necip Fazıl, İbn Haldun, Özdemir Asaf ve Cemil Meriç’ten alıntılar yaptı. Meriç’in kelime üzerine söylediği sözleri de alıntılayan Özgün, kitabından “Hasat” isimli şiirini seslendirdi. Ölünceye dek öğrenci olmayı tercih ettiğini ifade eden Özgün, ESKADER camiasındaki üstad ve hocalara manevi katkılarından ötürü teşekkür etti.

İKİZ AYNASI’NA YANSIYANLAR

İkiz Aynası isimli söyleşi kitabının yazarları Büşra Sönmezışık ve Kübra Sönmezışık, kitaplarının TV Net televizyonunda yayımlanan “İkiz Aynası” adlı programlarında yaptıkları sohbetlerden bir seçki olduğunu belirtti. İkiz kardeşler olarak ikiz röportajlarıyla Büşra Sönmezışık ile birlikte 2007 yılında gazeteciliğe adım attıklarını anlatan Kübra Sönmezışık, ikiz olarak soru sormanın ve tanınmış kişilerin aktüel hayatını konuşmanın o dönemde çok yeni bir şey olduğunu, karşı görünen tarafları birbirine yaklaştırmak maksadıyla söyleşilere başladıklarını ifade etti. Kendileriyle görüşmeyi kabul eden hemen hemen herkesle röportaj yaptıklarını söyleyen Kübra Sönmezışık, “Televizyon söyleşilerinin kalıcılığını sağlamak için kitaplaştırmaya karar verdik. Bu kitabın konsepti, ‘Farklılık zenginliktir’ düşüncesidir. Farklı kesim ve meslek gruplarından 20 kişi ile yaptığımız söyleşiler yer alıyor. Farklılığın, ayrışmaya sebebiyet vermemesi gerektiğine inanıyoruz.” dedi.

Her ne kadar televizyon röportajları yapsalar da gazeteciliğin verdiği refleksten dolayı, bütün röportajların yazı ile kayıt altına alınması gerektiğine inandıklarını anlatan Büşra Sönmezışık, siyasetin ve ayrışmaların üstünde olabilecek düşünceleri konuşmaya gayret ettiklerini ve böylelikle kültür hayatına katkıda bulunmayı arzuladıklarını ifade etti. “İkiz Aynası’nın yakın tarihte ikincisi çıkıyor. İlkinde farklılıkların zenginliği üzerinde durmuş fakat her meslek grubundan öne çıkan isimleri dahil etmiştik. İkincisinde yalnızca sanat icra eden değerlerimizin söyleşileri yer alacak ve alt başlık sanat ile alakalı olacak.” diyen Büşra Sönmezışık, söyleşilerde sanata daha fazla ilgi duyduklarını ve bu sebeple yalnızca sanat ve sanatçıları içeren bir kitap oluşturmayı istediklerini dile getirdi.

TASAVVUFUN GÜNÜMÜZDEKİ ROMANI

İlk sekiz ay içinde toplamda 15 bin adetlik ilk iki baskısının ardından üçüncü baskısına hazırlananDerviş romanının yazarı Serdar Üstündağ, kitabın meydana geliş sürecinde Mehmet Nuri Yardım ve beraberinde ESKADER’in desteğini esirgemediğini dile getirerek uzun bekleyişlerin ardından çıkan romanının beklemediği bir başarı kazanarak olumlu eleştirilerin kendisini mutlu ettiğini belirtti. Yazıda tema olarak tasavvufu seçtiğini anlatan Üstündağ, romanında alışılagelen tasavvuf romanlarından farklı olarak geniş bir manzara üzerine değil, ince detaylar üzerinden bütüne ulaşmayı çabaladığını kaydetti. “Aşk kavramının kirlendiği, tasavvuf kavramının içinin boşaltıldığı günümüzde tasavvufu olduğu gibi vermek istedik. Tasavvufun taşıyıcısı büyük mümtaz şahsiyetlerin hayatlarından yola çıkmanın büyük bir vebal olduğuna inandığım için tanınmayan ve kurgu karakterler üzerinden bugünü anlatmak istedim. Bu kitabı yazmak için yirmi yıl bekledim ve beğenmediğim bir şeyi yazmamayı tercih ettim. Ağızdan çıkan söz kulağa, kalpten çıkan söz kalbe ulaşır.” diyen Üstündağ, bir yazarın inanmadığı ve doğru bulmadığı bir meseleyi yazmasının sakıncalarına değindi ve kitabında yer alan Abdürrahim Karakoç şiiri ile sözlerini noktaladı.

YAZIYA TESLİM

Bu Bahar Sonbahar adlı hikâye kitabının yazarı Şenol Tombaş, daha ilkokul çağlarındayken hikâye yazmaya başladığını anlatarak hayata farklı bakışını hikâye ile dile getirmeyi sürdürdüğünü belirtti ve bununla ilgili hâtıralarını anlattı. Çok çeşitli işlerde çalıştığını ve yazma ihtiyacını bir türlü susturamadığından mesai saatlerinde epey problemler yaşadığını mizahî bir dille aktaran Tombaş, yazarken gerçek dünyadan kopacak kadar hikâyelerinin içine girdiğini ve uzun yıllar yazı atölyelerine devam ettikten sonra hikâyelerini kitaplaştırmaya karar verdiğini söyledi. “Kitap adını, rahmetli anneme dair yazmış olduğum bir hikâyeden alıyor. Bu kitap sayesinde bir çok anneler edindim. Kitapla birlikte rızkımı da kalemimle sağlamaya karar verdim ve önceki işlerime zararla son verdim. İki üç yıldır yazı ve editörlük kurslarında hocalık yapıyorum ve kalemimle geçinmeye başladım.” diyen Tombaş, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Halk Edebiyatı dergisinin de üçüncü sayısını çıkardıklarını, ne kadar zorlu ve çileli olsa da iz bırakacağına inancının tam olduğunu belirtti.

HAYATA GÜZEL BİR SEDA

Hüzün Çiçekleri Açtı adlı şiir kitabının şairi Zehra Gövenç, Anadolu coğrafyasına ayrıcalıklı bir hassasiyeti olduğunu vurguladığı konuşmasında, gelenekten kopup gelen hayatlardaki detaylarla şiirlerini kaleme aldığını, Anadolu’nun büyük şair ve yazarlar yetiştirmiş beldelerini bu değerli şahsiyetlerin kaleme aldığı kitaplarla gezindiğini, İstanbul’un da artık Anadolulaştığını gözlemlediğini ifade etti. “Gördüğüm her şey ‘beni yaz’ diyor. Allah’ın yarattığı mucizeleri anlatmak için Allah’ın verdiği ilham çıkageliyor. Yazıyorum çünkü yazmam gerekiyor; hayata bir ses bırakmam gerekiyor.” diyen Gövenç, şiirlerini kitaplaştırmak istediğinde yayınevlerinin buna hiç sıcak bakmadığını, Mehmet Nuri Yardım’la yaptığı görüşmeden de bahsederek bunun neticesinde kitabının yayımladığını belirtti.

BİR İZ BIRAKABİLMEK

Kalbimin Putlarını Temizliyorum isimli deneme kitabının yazarı Ayşe Büşra Erkeç, erkek egemen bir evde kendini ifade etmek için yazmaya başladığını anlatarak ilerleyen zamanlarda internet ortamında yazma serüvenini sürdürdüğünü belirtti. Kitabın çıkmak için 5-6 yıllık gelgitli bir süreçten geçtiğini söyleyen Erkeç, yazmanın kendisinin bir tercihi olduğunu hissettiklerini yazmayan kişinin yazdıklarının da bir tesiri olmayacağını, bir çocuk sahibi olduğunu ve çocuğuna bir miras olarak yazmaya devam edeceğini ifade etti.

KIZIM BENİ TEŞVİK EDİYOR

Birce’nin Günlüğü isimli romanın yazarı Oğuz Gül, kitabın serüveninin kitaba adını veren cümle ile başladığını, kitabın yazdığı üçüncü kitap olmasına rağmen yayımlanan ilk kitabı olduğunu belirtti. 12 yaşındaki kızının da “Bir Babaya Mektup” başlığı ile kaleme aldığı mektubunun kitapta yer almasının kendisi için çok özel olduğunu dile getiren Gül, kızının kendisi için ilham kaynağı ve motivasyon olduğunu söyledi. Çocuk denecek yaşlarda yazmaya başladığını kaydeden Oğuz Gül, kitabının anne karnındaki bir ceninin doğana kadar yaşadıkları, anlattıkları, duydukları ve hissettikleri üzerine olduğunu, Akıl-Fikir Yayınevi’nin kendisini kitabın basılması konusunda cesaretlendirdiğini vurguladı.

İki saat boyunca kalabalık bir dinleyici topluluğu tarafından büyük bir ilgi ile takip edilen toplantının ardından, konuşmacılar ve dinleyiciler hâtıra fotoğrafları çektirdi.

Bu yazıyı okudunuz mu?

Gülistan

Gülistan Bülbül, dağda salına salına gezerken, güzeller güzeli bir gül fidanına rastladı. Gülün renginin kırmızısı, …

Bir yanıt yazın