Hassasiyetlerin Suistimaline Karşı Hava Durumuna Şaşıralım
Dünya nüfusunun geri kalanını bilmiyorum ama bizde, bana hiç değişmeyecekmiş gibi gelen bir sohbet alışkanlığı var: Hava durumuna şaşırma. Küresel ısınma yüzünden bu konuda özellikle son yıllarda malzeme sıkıntısı çekmiyoruz ama bana mesele bu değilmiş gibi geliyor. Her yaz havanın “bugün çok sıcak” olduğuna, her kış da çok soğuk olduğuna şaşırıyoruz, ilk sefermiş gibi. Yok eğer o gün kışa yaraşır bir soğukluk yoksa bu durumu da ilginç bulabiliyoruz. Halbuki geçen sene de bu seneden çok farklı değildi. Ondan önceki sene de… Uzun süre anlayamamıştım bunu neden yaptığımızı ve ayıptır söylemesi “Başka derdimiz mi yok!” diye düşünüp kızdığım da olmuştu kendimize.
Bazı şeyleri kolay kanıksayabilen bir millet olduğumuzu düşününce, bana bu şaşırma hali ilginç geliyordu. İki senedir dur durak bilmeyen dev dalgalar gibi arka arkaya gelmeye devam eden fahiş zamlara karşı ilk günkü şaşkınlığımızı hala koruyor muyuz? Enflasyon seviyesi hala ürkütücü seviyede oysa. Memnuniyetsizliğin artarak devam ettiğini bilmekle birlikte, şaşıracak bir şey kalmadı artık. Elbette ekonomi bilimi dahilinde mantıklı bir açıklaması vardır bu zamların. Şöyle olduğu için böyle oluyor şeklinde başlayıp, dinleyici durumu kanıksayana kadar devam eden bir neden-sonuç silsilesi… Ya trafik sorunu? Bu konuya dair hala kendi aramızda dillendirmeye devam ettiğimiz şikayetlerimizde kabullenmişliğin tınısı duyulmuyor mu? Yazarken bile tereddüt ettim somut bir çözüm önerim yok diye. Sanki bir vatandaş olarak sadece ve sadece şikâyet etme hakkım yokmuş gibi. Toplumsal sorunların çözümüne vatandaşın katılımını mümkün kılan düzen varmış ya da olabilecekmiş de ben üzerime düşeni yapmıyormuşum gibi. Kâğıt üzerinde, var olan tüm toplumsal sorunlara çözüm getirme özgürlüğüne sahibiz. Ben, örneğin enflasyona karşı çözüm düşünebilir, öneriler getirebilirim. Kimsenin beni engelleyeceğini düşünmüyorum. Önerilerim dikkate alınmazsa ve bunları kendim hayata geçirmek istersem de durdurulacağımı düşünmüyorum. Peki ne pahasına ve ne kadar süreyle yapacağım bunu? Bu süre zarfında, bana verilmiş en değerli armağan olan hayatımı kim yaşayacak? “Bir kişinin gücü bu sorunlarla baş etmeye yetmez ama bir arada olursak…” diyorsanız, bana demeyin. O tarafı da görmüş birisi olarak pek bir fark olmadığını söyleyebilirim. İnsanlar bir araya geldikçe oluşan her oluşum birer “toplum”. Haliyle belirli toplumsal sorunlara başka türlü “toplumsal sorun”ların da yükünü ekliyorlar sadece. Üstelik o topluluklar avuç kadar olduğu için sorunların çözümü daha kolaymış gibi bir illüzyonla da karşı karşıya kalıyorsunuz. Daha kolay değil halbuki. Günün sonunda, size “kabullenmeme”yi salık verenler kendi yaratıkları sorunları kabullenmeyi dayatmış oluyor, hepsi bu. Büyük bir ikiyüzlülük söz konusu. “Birlikte çözelim” vurgusunu gördüğüm yerde yolumu değiştiriyorum artık. Bunun “Sıkıyorsa çöz de görelim!” demek olduğunu öğrendim çünkü. “Çözülebilseydi biz çözerdik, size ne oluyor!” diyemeyenlerin sloganı… Konu toplumsal sorunların çözümü olunca yüzümü nereye dönersem döneyim gördüğüm ilk şey, irini çağrıştıran bir ikiyüzlülük oluyor. Bu sayede, başta anlayamadığım havaya şaşırma alışkanlığını, cerahat seyretmekten bıkmış insanların çözümsüzlüğe getirdikleri bir çözüm olarak görmeye başladım. Gerçekte öyle olmak zorunda değil, bu anlamı ben yükledim. Sorunlara çözüm önerip bu çözümün niye işe yaramayacağını dinlemekten sıdkı sıyrılmış insanların icat ettiği, oldukça insani, bireysel bir çözüm.
“Şikayetçiysen çöz, çözemiyorsan sus!” dayatmasından uzak durmak isteyip “Ben hayatımı yaşamak istiyorum, siyasetiniz sizin olsun!” diyen insanları, sanki sorumluluktan kaçıyorlarmış gibi suçlu hissettirmeye çalışanların asıl suçlu olduğunu düşünüyorum- hukuki anlamda olmasa bile. Çünkü yaşadığımız toplumun derdiyle dertlenmek oldukça insani, neredeyse kaçınılmaz bir şey ve “Birlikte çözmek” yemiyle yandaş toplayanların, bu hassasiyeti hitap ettikleri kesimleri kendi beceriksizliklerine ikna edebilme amacıyla suistimal ettiğini yeterince gördüm. Bu koşullar altında, geçen sene temmuz ayının bu kadar sıcak olmamasına dertlenmeyi tercih edenlere selam olsun!
Bu yazıyı okudunuz mu?
Çarenin Şavkı
Çarenin Şavkı Hareketleri acıtıyordu, burkulmuş duygularım Çare aradım kırk yolda kırk adım attım Sonunda bir …