Allah Rahmet Eylesin

Allah Rahmet Eylesin

Geçen gün yakın arkadaşımın anneannesi vefat etti. Ne kadar değerli biri olduğundan bahsettik. Herkesin çok iyi biriydi dediği, yardımsever, öyle ki elinde işi varken başkasının işi için koşturan, yumuşak huylu, kalp kırmayan… Tanıyanlarından bir kişi yok ki kendisi için kötü bir söz söylesin. Öyle bir yaşam, öyle bir ömür, öyle bir ölüm düşünün. Yaşınız doksana varacak ve böyle kapatacaksınız dünya ile iletişiminizi. Bu sözlerle taziyeleneceksiniz, bu sözlerle defnedileceksiniz, bu sözlerle mazileneceksiniz. Böyle anılmak…Böyle anılır anılara dönüştüreceksiniz yaşamınızı. Daha ne ister insan öldükten sonrasında bu dünyaya dair. Böyle dertleşirken konuşmanın içinde şöyle söyledi arkadaşım: “Koskoca bir ömür yaşıyorsun. Sonra seni birkaç cümle ile anlatıyorlar. O birkaç cümleyi söyletmek için koca bir ömür deviriyorsun.” O kadar manidar ve o kadar kıymete tabi bir yaklaşımdı ki bu sözleri, beni olabildiğince üzerinde düşünmeye itti.

Gerçekten de kocaman ömürler yaşıyoruz. Elli, altmış, yetmiş…Dahası seksen doksan. Ve insan ömür hanesindeki saat ve nefes miktarını doldurduğunda, veda edip gidince merhum ya da merhumenin önüne birkaç sıfat ekleniyor. Haleti yaşantımızın bir çeşit vesikası olan bu sıfatlar ne noter huzurunda mühürleniyor ne de bir memur gözetiminde imzalanıyor. Resmiyette görevli memurlar nezaretinde ve imamın telkiniyle rızalık durumumuz sorulup hakların helalliği istense de esasen hayat döngümüzün sivil şahitleri tanış çıkanlarımız bizi özetliyor. İyi insandı, cömert insandı, merhametli insandı, yardımsever insandı, güzel insandı dedirtiyoruz. Yahut kötü biriydi, cimriydi, huysuzdu, zalimdi, fitneydi dedirtiyoruz. Her ne kadar güzel adetlerimizden; “Ölünün arkasından kötü konuşulmaz”ı uygulasak bile bir yerden dilimize olmasa da gönlümüze, bize o insan ne hissettirdi ise onu düşürüyoruz. Ne mutlu ilkini söyleterek gözlerini kapatan, çenesini bağlatana, musallaya yatana. Çünkü o taşın göbeğine uzatılmadan önce hangi uzvumuz ne yaşattı ise yaşama dair her şeyini kaybettiğinde onunla anılacak. Gözümüz yumulmadan önce başkalarına hain baktıysa, çenemiz kapanmadan önce birilerine fitnelik fesatlık yaptıysa, kulağımız duymaz olmazdan önce kimilerinin sırrının duvarına yapıştıysa, el ayaktan düşmezden evvel elimiz kolumuz hakkı olmayana uzandıysa, işte ömür saatimizdeki son kum da gidip yerine ulaşınca ardımızda işlediklerimiz bizimle beraber gelir. Belki o gün biz duymayız görmeyiz ama bu dünyadan unutulup gittiğimize kadar ne ettiysek onu söyletiriz. İsmimizin sonuna rahmetli eklenerek de olsa bahsimiz açılır ve muhakkak neyi hakettiysek onu işittiririz. Arada yanlış anlamalar, kuru iftiralar ya da isimsiz düşmanlar yüzünden haketmediğini söyletenler de olabilir ama bunlar olanın yanında devede kulak gibidir.
Kalanımız kimse; anamız babamız, evladımız, mirasçımız, torunumuz torbamız her kimse ona da ismimizin önündeki sıfatları miras bırakırız. İnsan yaşadığı şekliyle ölümüne gider, ölüme gittiği şekliyle gömüldüğü yere gider. Gittiğimiz yerde kalanlarımıza huzurlu bir baş, gururlu bir yürek, onurlu bir yaşam bırakmanın yolu gitmeden önceki ahvalimiz. Güzel bir yaşamın kendimize ve kendimizle beraber olanlara ve ardımızdan kalanlara her yönden bir getirisi vardır. Dünya telaşesiyle hep varmışçasına bir uyku sevdasıyla yaşarsak uykumuzun içinde muhatabımız olanlara yaklaşımımızda uyanıklık evresinden uzak olur. Şiddetle, dehşetle, öfkeyle, hırsla, kibirle, kavgayla, cimrilikle, bencillikle, fitnelikle, fesatlıkla, çalmakla çırpmakla hak hukuk adalet mizan hesap etmeden, gönüldür kalptir yürektir derdine düşmeden, insandır, hayvandır, acımadan etmeden bitirilmiş bir ömür toprağa düştüğünde canın çürümesi gibi ardında kalan her şey de çürümeye başlar. Can belki topraktadır dışardan kokmaz etmez ama canıyla ettikleri ne varsa ardında çürüdükçe kokar, çevreye zarar verir. Ardından saydırır, söyletir. Dilden dile gezdirir. Ha belki ölünün ardında konuşulmaz diye beş tane söylenecekse üç tane söylenir ama o üç tane de o iki tane de bir tane de yerini buldu mu muhakkak söylenir.

Şimdi konuşmamın modernizm ayağına basanlara göre “Ne yani başkaları için mi yaşayacağız?” tarafına pankart kaldıranlar olabilir iyi de ben “Elalem ne der?” demiyorum. Nasıl yaşarsak öyle der diyorum. Öyle desin diye yaşayın da demiyorum. Öyle dediğinde iyi insan olarak ölmüşüz demektir diyorum. Ne dediğimin önemli olduğunu ölüp de ardımdan iyi insandı demeniz kadar önemsiyorum.
Şimdi herkes kendine şu soruyu sorsun: “Siz bu insanı nasıl bilirdiniz?”
6 Temmuz 2023
Fot: Özlem Korkmaz /Eyüp Sultan Mezarlığı

Özlem Korkmaz

Bu yazıyı okudunuz mu?

İnziva

İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …

Bir yanıt yazın