“Uyanış: Büyük Selçuklu Dizisi” ( Sinemasal Eleştirisi)

“Uyanış Büyük Selçuklu” Dizisi
( Sinemasal Eleştirisi)

Eleştiri bir sanattır. Yani bir sanat ya da düşünce eserini tanıtırken, zayıf ve güçlü yönlerini belirtme, bir yazarın gerçek değerini yansıtma amacıyla yazılan yazılara eleştiri (tenkit) diyoruz. Bu, tüm edebi eserler için geçerli olduğu gibi sinemasal anlamda da böyledir. Sanatsal eleştiri zor iştir ve işin tekniğini bilmek gerekir. Bizler senaryo yazarı olarak işin tekniğine hakim olduğumuz için rahatlıkla ve fırsat buldukça eleştirel yazılar da kaleme alıyoruz.
Bildiğiniz üzere şu günlerde TRT’de ‘Uyanış Büyük Selçuklu’ diye yerli dizi başladı ve daha ilk bölümünde izleyiciyi ekran başına kilitlediği yine haber bültenlerine yansıdı.
Savaşçı bir millet olduğumuz ve şanlı tarih yazdığımız için böyle tarih temalı filmlere ilgi duyuyoruz. Son yıllarda ‘Muhteşem yüzyıl’ dizisiyle başlayan ‘Vatanım Sensin’, ‘Diriliş Ertuğrul’… gibi dizilerle devam eden tarihi diziler(!) furyası başladı.
Hemen akla gelen ilk soru şu; “Bu diziler tarihi dizi mi?”
Cevabımız, “Hayır.”
Çünkü bu dizilerin edindiği temaları itibarıyla zamanın ruhunu yakalayamadıklarını, teknik açıdan baktığımızda ise tarihi olayları gerçekçi bir şekilde yansıtmadığını gözlemliyoruz.
Fakat yine de iyimseriz.
Bildiğiniz gibi Türk televizyonlarında yıllarca hep temcit pilavı gibi aynı konular ve benzeri diziler ısıtılıp sıklıkla ekranlara getirildi. Şimdilerde ise ilk defa böyle değişik konularda dizi filmler yapılıyor ve halk tarafından da sevildi. Çok tutulmasıyla da yapımcılar iyi paralar kazanıp kaliteyi artırdılar ve bu da onların dünya televizyon pazarına açılmalarını sağladı. Dolayısıyla yeni, değişik ve iyi iş yaparsanız piyasada da talep görüyor. Günümüz şartlarında ne yazık ki hayatın birçok alanında olduğu gibi sanatta da ticari kaygı ön plana çıkmış durumda; çoğu yazar sadece para kazanmak için kes-kopyala-yapıştır yaparak kitap yazıyor, sinemacı da görsel zenginlikle aynı sette bölümleri uzatıp kısa yatırımla çok para kazanmanın peşinde. Maalesef bizi istila eden popüler kültür böyle bir şey…
Uyanış Büyük Selçuklu eleştirisine dönersek;
Bu hafta ilk bölümü yayınlandı. Ben de tekrarını izledim. Hemen tek bölüm üzerinden eleştiri yapmak çok kolay olmasa da perşembenin gelişi çarşambadan belli hasebiyle yapımcı, yönetmen, oyuncu, dizinin teması, setler… gibi birçok açıdan bilgi sahibi olduk.
Bize bu işin tekniği öğretilirken, “İzlemeye başladığınız bir filmin ilk üç saniyesinde o film hakkında genel bir bilgiye sahip olursunuz” denilmişti. Yani dikkatli bir izleyici filmin ilk üç saniyesinde o filmi çözümler.
Uyanış Büyük Selçuklu dizisinin analizi ya da eleştirisine gelince:
Bu dizinin çekilme nedeni nedir?
Bize göre yukarıda da belirttiğimiz üzere TRT’nin ‘Diriliş Ertuğrul’ ve ‘Payitaht Abdulhamid’ dizilerinde yakaladığı izleyici potansiyelini devam ettirmek. Birçok açıdan destek gördüğü aşikâr…
Bu dizi neyi anlatmak istiyor?
Diriliş Ertuğrul’da verdiği mesajın devamını sağlıyor. Yani Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl ve ne şartlarda kurulduğunu bu dizifilmle geri dönüş flashback yaparak Selçuklu Devleti ile ilintilendiriliyor.
Diyaloglar; dizide kısa ve özlü cümlelerle konuşma diyalogları veriliyor. Fakat konuşma aralarındaki birçok kelime dönemin lehçesiyle uyuşmuyor sanki!
Biz tarihi romancıların kitap yazarken üç olmazsa olmazımız vardır: Zaman, Mekân ve Lehçe.
Zira bu kurala uyulmazsa anakronik sapma olur!.. Bu gerçek manadaki tarihi diziler için de geçerlidir.
Dolayısıyla izleyici tarafından tarihi dizi olarak algılanan bu bölümde gözümüze takılan olumsuz kelimeler vardı. Bu filmin çekilme tarihi olan ta 1072’li yıllara dönersek o zamanın ‘Suikast’, ‘Kalleş’ gibi kelimeler var mıydı? Bu kelimeler Arapça kökenli de olsa izleyici yadırgıyor! Bunların yerine daha Anadolu’da kullanılan ‘tuzak’, ‘hain’ gibi kadim kelimeler mi kullanılsaydı?
Dizinin tarih danışmanlarına sormak lazım?
Görsellik ve İmgeler; Evet dizinin en üst seviyede dikkat çekici özelliği görsel zenginliğinin mükemmel denecek düzeyde olmasıydı. Savaşçıların kostümlerinin gerçekçi olması ve uygun mekânlarda giydirilmiş halde çekilmesi takdire şayandı. Seçilen mekanların dokusunda Selçuklunun izlerini yansıtıcı imgeler vardı.
Mekân ve Işık; teknolojinin de yardımıyla aydınlatmalar yerindeydi denilebilir. Mekânların tarihi yerlerden seçilmesi gerçekçiydi.
Müzik; dizi genelindeki kullanılan jenerik vb. müzikler yerindeydi. Lakin arka fonda verilen müziğin daha önceki dizilerdeki ‘dombıra’ ve ‘cender’… türü sesler olması ve izleyicinin kulağına tanıdık gelmesi müziğin özgün olmaktan çok kolaycılığa kaçılmış hissi uyandırdı.
Genel itibarıyla, filmde zaman hızlandırılmıştı. Dizi filmin giriş kısmı Alparslan gibi güçlü ve kahraman bir karakterle başlaması hoştu, savaş sahneleri de güzeldi fakat giriş kısmının kısa tutulması ve Alparslan’ın Melikşah’ın gölgesinde sunulması izleyicide hayal kırıklığı oluşturdu. Ya da Melikşah’ın çocuğunun bir anda büyümesi gibi eleştiriye açık sahneler vardı…
Dizisinin yapımcılığını, ‘Altın Portakal Ulusal Film Yarışması En İyi Görüntü Yönetmeni Ödüllü’ aynı zamanda senarist de olan Emre Konuk gibi tanındık bir isim üstlenirken, yönetmenliğini ise henüz genç bir isim, Sedat İnci üstlenmiş.
Dizisinin başrolünde Sultan Melikşah rolünü yine izleyicinin yakından tanıdığı Buğra Gülsoy oynuyor. Diğer oyuncular ise yine tanındık isimlerden: Gürkan Uygun, Hatice Şendil, Leyla Lydia Tuğutlu, Sevda Erginci, Mehmet Özgür, Ekin Koç, Cemal Toktaş, İlker Kızmaz, Osman Sonant gibi isimler yer alıyor.
Başrol, ilgili oyuncunun üzerine oturmuş gibi. Diğer oyuncuların performansını ise diğer bölümlerde daha iyi anlamak mümkün olacak gibi sanki.
Sonuç olarak izlenmeye değer bir yerli dizi. Fakat biz daha öncesinden ‘Çağrı, Kuruluş Osman’ gibi sinemasal anlamda daha kaliteli film, diziler ve onları çeken Mustafa Akkad, Yücel Çakmaklı gibi usta yönetmenlere sahiptik.
Kısa bir zamanda iyi film çekmek ya da iyi kitap yazmak çok zordur. Bir film, film olsun diye çekilmez! Uzun uğraş, uygun ekipman, zaman mekan ve iyi gözlemle büyük yatırımlar yaparak verilen emekler sonucu kaliteli ürün ancak ortaya çıkar. Tıpkı Stanley Kubrick filmleri gibi…

Mehmet Ballı

Bu yazıyı okudunuz mu?

Gülistan

Gülistan Bülbül, dağda salına salına gezerken, güzeller güzeli bir gül fidanına rastladı. Gülün renginin kırmızısı, …

Bir yanıt yazın