Olmasın
Elimde kalemim bilinçsizce dolanıyor, kafamın içindekileri yazmak, çizmek ve dolu dolu bağırmak istiyor satırlara…
Gök kafamın içinde gürlüyor, uğulduyor, dolu dizgin sağanaklar yağıyor yüreğime. Gözlerim yorgun, bedenim bitkin. Anlamsızlığını sorguluyorum hayatın. Kendi akışına bıraktığım her şeyi yığdım önüme, bakıyor ve ayıklıyorum sabırla.
Kimlere ve nelere anlam yükledim geçen zamanda. Kimler neler bırakarak gelip geçti hayatımdan. Neden yoruldum neden bu kadar güvensiz oldum insanlara? Cevabını bildiğim ya da bilemediğim şeyler var hâlâ. Kurtulmak istiyorum her şeyden ve tüm değer bilmezlerden. Oturuyorum olabildiğince sakin. Bir müzik açıyor ve alıyorum elime kalemimi. Evet kalemimi!.. çoğu zaman klavyenin tuşlarına basmak yerine kalemime sarılıyorum. Onunla başka bir dostluk bambaşka bir bütünlük var aramızda. Benim ruhum ona fısıldıyor o sadece bir kısmını yazıp döküyor. Anlam kazandırmak için yoruyorum kendimi bazı şeylere. Sonra dönüp bakıyorum ve değmezmiş diyorum. Ben mi hâlâ çok insanım yoksa insanlığın değişkenliğine güncelleme mi yapamıyorum? Olduğun gibi olmak mı marifet bu zamanda yoksa olanlar gibi olmuş görünmek mi? Ben bunu başaramadığım için sahte ve duyarsız olamıyorum.
Kendim ve kalemim haydi içimizde biriken katranı, zehire dönmeden dökelim… Hecelerimi bardak bardak içmek istiyorum. Mısralarımı yeryüzüne savurmak. Biraz ondan biraz bundan her şeyi karıştırıp sonra da ayrıştırmak istiyorum. Her harf gökteki bir buluta gizlenmiş. “ Haydi bul beni “ diyerek saklanıyor bir süre. Sobeliyorum teker teker hepsini. Bazen korkarak bazen de gülümseyerek akıyorlar satırlarıma. Yazdıkça yazıyor, yazdıkça güçleniyor kalemim. Dur, yeter yok!.. yazıyorum delice. Her seferinde daha da hevesle.
Varsın bazı kelimeler eğri büğrü dursun yanyana gelince,
Varsın olmasın gizli anlamları göremeyenler.
Yaz kalemim, göklerden yere inin henüz yazılmamış cümlelerim.
Tülin Erol
Ağustos 2024/ İstanbul