Li

Li


Sabah, kitap okuyordum. Genelde, okuduğum her kitap, çizim, notlar ve benden geriye kalan izler taşır. Zira açtığımda önemli ya da anlamlı bulduğum yerleri gözden kaçırmak istemem. Kitaplara iyi bakmanın, tek bir sayfasında, satırında bile iz olmaması gerektiğini öğretilerek büyütüldüm. Halbuki kitaplara notlar almanın, önem atfettiğin yerlerin altını çizmenin ona zarar vermek yerine, kendinden değer kattığı felsefesini edindiğimden beri, kitap okurken kendimi daha özgür ve rahat hissediyorum. Kim bilir belki de aynı cümlelerin altını çizmek isteyen bir sürü okuyucu ile aynı kelimelerde anlam buluyoruz ve hiç birimizin birbirinden haberi yok.

Beni etkileyen daha doğrusu aynı paralellikte olduğum bir satırı paylaşmak istedim sizinle. Konfüçyüsçülüğün Li ilkesinden. Doğru davranış gibi bir çevirisi olsa da aslında kelimenin içeriği daha geniş ve daha anlamlı. İnsan doğasının bütünsel olarak ele alınması gerektiği ve amacımızın yani varlık amacımızın tek başına değil de , içinde bulunduğumuz başkalarıyla olan ilişkiler üzerinden anlam ifade ediyor oluşu. Biraz karışık gibi oldu, değil mi? Daha basite indirgersem, mesela bir koroda şarkı söylüyorsunuz ve siz o koro içinde bütünle anlamlısınız. Korodaki herkes tek tek elbette değerli ama koroyu koro yapan, o ses, o ambiyans , o vücut bulmuş müzikal ahenkte, sizin ona kattığınız değerdir Li. Ya da kitap yazıyorsunuz. Tek başınıza yazarım demek bir anlam ifade ediyor gibi gözükse de , okuyucu ile varlığınız anlam bulur ve siz o zaman yazar kimliği içinde anlamlı hale gelirsiniz.

Hayatımızı, toplumu ve günümüz koşullarını düşündüğümüzde hepimiz tek tek elbette değerliyiz. Hepimizin kendi özsel değeri muhakkak ki var lakin buradan bakıldığında, Li felsefesini merkeze alan insanların, sosyal sorumluluklarının da farkında olan insanlar olduğunu görüyoruz. Çünkü değerli olabilmek için, bulunduğu alana değer katmak zorunda. Bir tek kendisi için çalışsa, didinse, bulunduğu alanda bir anlam ifade etmiyorsa, o zaman gerçek bir mutluluktan bahsetmek mümkün mü?

Hepimiz bir makinenin dişlileri gibi birbirimizle iç içeyiz oysa. Bir dişli kırılsa, o çarkın eskisi gibi dönmeyeceğini herkes bilir lakin o dişliyi gereksiz gördüğünüz an, mekanizmanın duracağını görmezden geliyorsunuz demektir.

Li felsefesinden yola çıkarak, hayatımızdaki insanların ne tamamen dışında, ne de tamamen içinde yaşantılarımız. Olmamız gereken kişi olduğumuz ve bütüne hizmet etmeyi, anlamlı var oluşun bir yanı olarak gördüğümüz sürece, birlikte ilerlemek ve güzelleşmek mümkün gözüküyor, ne dersiniz?

Sevgilerimle
Türkan Beyaz

Bu yazıyı okudunuz mu?

Yazmanın Yazısı

Yazmanın Yazısı Hiç yazan olmasaydı olur muydu okumak. Yazının tarihi diye bir tarih varsa bu …