Eskiye Özlem

Eskiye Özlem
Mehmet Mücahit Yurteri

Niçin eskiye özlem duyarız?.. Niçin eski, yeniden iyidir?.. Niçin yeni, eski gibi olabilir mi?.. Bunun gibi eskiye ait yüzlerce soru sorabiliriz. Gerçekten de eski, yeniden iyi midir?.. Bu soruyu yüzlerce kişiye yöneltsek alacağımız yanıtın büyük çoğunluğu eskinin iyi olduğu, yerinin hiç bir zaman doldurulamayacağıdır. Tabiî ki yeniyi savunanlar olacaktır. Buna hiç bir kimse karşı çıkamaz. Zaten zıt tartışmalar olmasa, doğruyu ortaya çıkarmak olanaksızdır. Ancak bu zıt tartışmalar kırıcı değil, yapıcı olmalıdır ki insanlar birbirleriyle dost kalabilsinler. Yani işin dozunu hiç bir zaman kaçırmamalıyız. Yine konumuza dönersek eskinin iyi olduğunu savunan çoğunluğun sesini dillendirerek eskiye özlem duymamızı biraz anlatmanın iyi olacağı kanaatindeyim. Bana sorarsanız, ben eskiye özlem duyanlardanım. Bunu peşinen belirtmek isterim.
***
Dost meclislerinde konuşmalar dönüp, dolaştıktan sonra hemen “Ahhh!.. Eski zamanlar..” diye ortak bir sohbete dönüşür çoğunlukla… Zaman… Eskisi de, yenisi de aynıdır aslında… Yani eski zamanda gün yirmi dört saat ise yeni zamanda gün yirmi altı saat mıdır?.. Yooo… Hayır… Zaman yine aynıdır. “Ahhh!.. Eski bayramlar…” eski bayramlar ile yeni bayramlar farklı mıdır?.. Aslında değildir. Fark eski bayramlarda biz çocuk, ergen, gençken anne babalarımız yetişkindi. Bu gün ise biz yetişkiniz, çocuklarımız da bizim yerimizi almışlardır… Fark budur sadece. Eskiden büyüklerimiz “Zaman ne kadar çabuk geçiyor, ‘Göz açıp kapayıncaya kadar…’ ömür bitiyor…” derlerdi. Oysa aynı şeyi şimdi büyüklerimizin yerini alan bizler demiyor muyuz?.. Genelde eskiden de sorunlarımız vardı, bu gün de aynı sorunlarımız devam etmiyor mu?.. Şimdi bazılarınız diyebilir, “Yaaa eski sorunlarla şimdiki sorunlar bir mi?.. Evet… Aynı olmasa bile temelde olan sorunlar aynı değil mi?.. Eskiden de “Ekmek aslanın ağzında…” derdik şimdi de demiyor muyuz?.. Hadi en fazla “Ekmek aslanın karnında…” demiyor muyuz?.. Yani sorunlar biraz ağırlaşmış olabilir ama temelde yine aynı sorunları yaşamıyor mıyuz?.. Yaşıyoruz… Yani eski de aynı yeni de… Öyle mi?..
***
Şimdi eskinin iyi olduğunu savunduğuma göre “Yeni hiç bir şey iyi değil mi?..” diye sorabilirsiniz. Yanlış anlaşılmasın ben “Eski iyi, yeni kötü…” demiyorum. Niçin eskiye özlem duyarız?.. Bunu ortaya çıkarmak istiyorum. Aslında yenide hayatımızı kolaylaştıran, bizi mutlu eden bir çok şey mevcut. Ancak insanlar niçin bu kadar modern şeylere sahipken, eskiye özlem duyar, eskiyi anar… Niçin?.. Evet… Son model arabalarımız var, son model taksilerimiz var, son model trenlerimiz var, son model uçaklarımız var, son model gemilerimiz var, rahatça gezebiliyoruz. Saatler içinde dünyanın başka ülkesine gidebiliyoruz. Güzel elbiseler, güzel ayakkabılar giyebiliyoruz. Bir telefonla istediğimiz yemeği evimize getirtebiliyoruz. Güzel okullarımız var. Bir çok bilim adamı yetiştiriyoruz. Evet bunun gibi bir çok modern yaşam araçlarımız, imkânlarımız var, var ama mutluluğumuz yok… İnsanlar durmaksızın bir yerlere koşturuyorlar. Sorsanız hiç kimsenin boş vakti yok… Koştur, koştur, koştur, nereye?.. Ne yapmaya?.. Ne elde etmeye?.. Bu kadar hırs, bu kadar acımasızlık, bu kadar birbirinden kopma, bu kadar hak yeme, bu kadar zayıfları ezme… Niçin?.. Niçin?.. Sonuç ne olacak? Bu kadar koşmanın sonucu nihayetinde uzunluğu iki metre, eni seksen santim, derinliği bir buçuk metre bir çukur… Son… Üstelik elde ettiklerimizi o çukura götürmemize izin de verilmiyor…
***
Geçmişte çok modern araçlara sahip değildik belki ama, insanlarda huzur, sevgi, saygı, gibi değerler vardı paha biçilmez. Meselâ şimdi insanlar tatil için deniz kenarlarına, tatil köylerine, yazlık evlerine, avrupaya gidebiliyorlar. Oysa geçmişte bu olanaklardan yoksunduk. Ama ayda bir kere, kamyon tepelerinde, tüm komşularla birlikte pikniğe gitmek, deniz kenarına gitmek, büyük bir mutluluktu. İnanılmaz eğlenceler olurdu. Hangimiz o günlerdeki eğlenceleri unutmuştur ki. İnsanların bu kısıtlı imkânlar dahilindeki eğlenceleri bile günlerce konuşulurdu. Şimdilerde insanlar lüks plazalarda kışın sıcak, yazın serin modern çalışma imkânlarına sahipler. Oysa geçmişte bu imkânlardan yoksundular. Ama iyi niyetle, dürüstçe, işlerine sahip çıkarak, sanki kendi işleri gibi çalışıyorlardı. Bir kimse işsiz mi kaldı?.. İş mi arıyor?.. Bütün tanıdık, tanımadık herkes seferber olurdu. Günümüzde sorunları olanlar psikologlardan, yardım alabiliyorlar. Geçmişte insanlar psikolog falan bilmezlerdi. Herkes psikolog yerine büyüklerine, komşularına, arkadaşlarına danışıp, ferahlar rahatlarlardı. Kısaca bu günkü sınırsız imkânlar, modern yaşamlar yoktu. Ama buna karşılık huzur, mutluluk ve saygı ve sevgi vardı. Niçin?.. İnsanlar henüz bozulmamş, özünden kopmamış, tertemiz, saftılar…
İşte geçmişe özlem duymamızın temelinde huzur, mutluluk, sevgi ve saygı vardı. İnsanlar çok şey istemiyorlar, küçük şeylerden büyük mutluluk duyuyorlardı. İnsanlar temizdiler. İnsanlar birbirlerini severlerdi. İnsanlar birbirlerine yardım ederlerdi. İnsanlar içlerinde büyük hırslar beslemezlerdi. İnsanlar zayıfları ezmezlerdi. İşte bizler bu gün geçmişe, eskiye özlem duyuyorsak, geçmişi dilimizden düşürmüyorsak, aslında bu temiz duygularımızı aradığımız içindir. Bu temiz duygular ise ne yazık ki geçmişte kaldı. Hepimizin büyük özlemi ise bu temiz yaşama kavuşmak… Temiz yaşam… Bulabilir miyiz ki?.. Belki…

Bu yazıyı okudunuz mu?

İnziva

İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …

Bir yanıt yazın