CEMRE NEREYE DÜŞTÜ
Pek çok baharlar geçecek ömrümüzden. Kar boran zemheride kalbimize kor ateşler düşecek. Şairler cemrenin önce akla sonra kalbe sonra da bedene düştüğünü anlatırlar şiirlerinde. Sanki adım adım bahara yolculuk yapar cemre. Tayfun Talipoğlu diyor ki şiirinde:
“Dilime bu türkü yüreğime bir sevda düştü düşeli yollardayım
Gönlüme çoktan cemre düşürdüm
Seni sevmek için baharı beklemeyeceğim.”
Cemre, ilkbahar başlangıcında ve yedişer gün arayla; önce havaya (20-21 Şubat) sonra suya (27-28 Şubat) sonra da toprağa (6-7 Mart) düştüğü düşünülen olgudur. Sıcaklık artışını beraberinde getirir. Arapça olan bu sözcük, bir nevi “kor durumunda ateş” anlamına gelmektedir. Mina Vadisi’nde, Arafat’tan gelen hacıların attığı taşlarla oluşan yığınlara da yine “cemre” adı verilmektedir. Kara çıbana da “cemre” denmiş. Ama bizim toplumumuzu baharın müjdecisi olması ilgilendirmiş. Havanın güzelleşmesini, suyun ısınmasını, toprakta gizlenen tohumların filiz vermesini, çiçeklerin, ağaç fidanlarının, canlıların uyanmasını haber vermiş bize. Kırıp kışın zincirlerini dağlara doğru yürümeyi, koşmayı, geçiririz içimizden. Kuşların cıvıltısı bir başka neşe katar olmuş doğaya. Yıldızlar bir başka parlaklık kazanmış; kardelenler, nergisler kaldırırken boyunlarını masmavi gökyüzüne. Esma Özdemir şairimiz diyor ki:
“Yosun muydu turkuaz mı ela mı
Yeşil miydi, mavi miydi, sema mı
Tutku muydu, ihtiras mı, sevda mı
Cemresi kanıma akan gözlerin?”
Cemre kız ve erkek ismi olarak da kullanılır. Cemre isminin farklı özellikleri bulunmaktadır. Çok açık sözlü bir insandır. İyimser tavırlara sahiptir. Mantıktan önce duyguları ile hareket eden insanlardır. Hisleri ise oldukça kuvvetlidir. Hislerine güvenerek davranırlar. Kendilerini, genellikle her ortamda oldukça net şekilde ifade edebilirler. Çoğu zaman adeta hazır cevaptırlar.
Hayatı dolu dolu, keyifli ve enerji dolu yaşamayı severler. Aşkı, sevgiyi yaşayan nadir insanlardır. Aşk için yaşarlar ve aşk için ölürler. Özgürlüklerine, son derece düşkündürler özgürlükleri için belirledikleri çizgilerin aşılmasını şiddetle reddederler. Hayata, yaşamaya çok bağlıdırlar. Ayrıca, tam bir işkoliktirler, enerjileri, çoğu zaman hiç bitmez.
Cemrenin bizi ilgilendiren yönü gönlümüze, kanımıza akması. İçimizin, bütün doğanın kaynayıp coşmasına başlangıç yapması. Yine şairlerimizden Sadettin Kaplan;
“…Buz tutar gözümüzün öptüğü ateş,
Ateşler buz gibi, buz ateşe eş;
Tozar gider aklım, beynim büzüşür.
Bu dil ayazında sözlerim üşür,
Ne olur gönlüme bir cemre düşür!”
Bilimsel verilerde ise güneş ışınları atmosferimizi doğrudan ısıtmaz: Atmosferin alt tabakasından geçen güneş ışınları yer yüzeyi tarafından yutulur. Yer yüzeyi ısınır. Yüzeydeki hava ısındıkça yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen hava genişler ve soğur. Su buharı bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, havanın ısınmasını sağlar. Bu arada atmosfer su buharı ve karbondioksit tarafından yutulup tekrar yayınlanan, kızılaltı ışınları yayınlar. Gazların yoğunluğu dünya yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin büyük bir kısmı yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla alt tabakalar aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur. Yani bilimsel verilere cemre ne kadar ters düşse de gönlümüze düşmesi kaçınılmazdır.
Divan şairleri cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla önemli kişilere yazdıkları şiirlerine Cemreviye; cemreden sonra da Bahariye gibi kasideler yazarlarmış.
Eskiden gazeteciliğe ilk başlayan muhabirlere dalga geçmek için cemrenin düşme fotoğrafı çekmeye gönderilirmiş. Çocukluğunda da cemre olayını bilmeyen muhabir sokak sokak cemre ararmış. Oysa gelenek ve göreneklerinde bu olayı bilseydi durum farklı olurdu. Büyüklerimiz çocukluk dönemlerinde şubat ayının 20’sinde gökyüzüne bakarak cemre ararlarmış. Ama görmek ne mümkün. Bir hafta sonra “cemre suya düştü” denildiği zaman ellerine sopaları alıp buzlu su birikintisine sokar cemre ararlarmış. Çok geçmeden “üçüncü cemre düştü” denildiğinde ise çamurlu topraklara düştüğü söylenen cemrenin peşine düşerlermiş.
Şimdi ise cemrenin düştüğü duvar takvimlerinde yazıyor. O dönem çocukları gibi umudu yol yapan çocuklarda yok. Ne bakılacak gökyüzü, ne su birikintisi, ne de toprak kaldı.
Sevgi ve saygılarımla Mart 2021
Kaç cemre düştü yüreğine şimdiye kadar, kaç unutulmuş nisan var vişne sürgülü kollarında? -Ataol Behramoğlu
Fırtınalar görür, ayazlara tutulur, depremler olur yüreğinde ama unutma bahar gelmeyi kafaya koyduysa, cemre illa düşecek yeri bulur. Murat Tavlı
NOT: Ahmet Özdemir ‘in “Şiirlerle Yaşamak” kitabı kaynak olarak kullanılmıştır.