Toprağa Özlem
Sevgili okurlarım zaman ne çabuk geçiyor. Günler aylar birbirini kovalıyor. Dünya gündemi, ülke gündemi derken fakirin sırtına bir yumrukta üzgünüm ekonomik zorluklardan geliyor. Sağlığımızı düşünelim derken yalnızlaşıp sessizleştik ve aile kahkahalarına, o birlikte olmanın gizemine uzak kaldık. Şimdi de zor günler geçiriyoruz. Ramazan ayının bereketi üzerinize olsun, sofralarınız bereketle dolsun. Fakat acı gerçeklerle ne yazık ki karşı karşıyayız. Artık üretime geçme ve toprağını işlemeye doğru bir gidişatın içindeyiz. Belki topraklarımıza da sahip çıkmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Toprağın dilini çözmek için sanırım emek harcamak bir çocuk yumuşaklığında onu anlamak gerekir. Büyük annelerimizin çocuklarını toprağa belediğini unutmadık tahta beşiklerde.
Betonlaşmanın hızla arttığı günümüzde üretmek, ürettiğine dokunmak ve ürettiğini tüketmek ayrı bir haz verir insana. Zaman yaratarak toprağına dönebilen insanlarımız verimsizleşen toprağa ve yaşamına değer katar.
Toprağı kazarken bedenen çalışıyorsunuz ve ruhen de dinleniyorsunuz. Ünlü Ozanımız Aşık Veysel Kara Toprak şiirinde şöyle der: “Koyun verdi kuzu verdi süt verdi/Yemek verdi ekmek verdi et verdi/Kazma ile değmeyince kıt verdi/Benim sadık yârim kara topraktır”. Yıllarca ekilmediği için özelliğini kaybeden toprak, işlendiğinde yabani bitkilerden arınan bostanda dikilen fasulye, patates, pancar, domates gibi ürünleri görmenin verdiği haz, yemenin verdiği sağlık ve paylaşımın verdiği mutluluk değeri tartışılmaz. Bu çalışmaların içerisinde çocuk ve torunlarımızda yer aldığında çocuğun toprakla teması, üretmeye katılımı geleceğimiz için kazanç olacaktır.
Tamamen organik olarak yetiştirilen sebze ve meyvenin ürününü kurutularak kışında kullanılması sağlığımıza verdiğimiz önemin göstergesidir. Örneğin erik kompostosu, erik marmelattı, erik reçeli gibi çoğu meyveden yaptığımız konserveler kış boyu sofralarda yerini alır. Kurutulmuş fasulye, kuru fasulye, erik kurusu, elma ve armut kurusu derken de tadımlık zenginliklerimiz artar. Köyde Eylül ayında komşulara uğradığınızda- Bugün kuşburnu kaynattım kolum çok ağrıyor- ya da- Kaç kavanoz erik reçeli yaptın.- gibi konuşmalara tanık olursunuz. İlginç olan taraf bu hummalı çalışma sonrası yapılan ürünler bin bir güçlükle büyük şehirde yaşayan çocuklara götürülür, taksim edilir. Az çok önemli değil, onlarda kendi aileleri ve dostlarıyla paylaşırlar.
Eylül ortası patatesler sökülür. Zamanında bu işlem yapılmazsa köstebeklere ziyafet olur. Kış soğuklarında kuzine (güzüne) de közlenir afiyetle yenir. Hele köyden ayrılırken harman ateşi yakılır, gençler çocuklar ateşten atlar, geç saatte közün içine patates konulur közlenince değmeyin keyiflerine.
Annelerimizin tek işi kaldı artık. Duyar gibi oluyorum.- Tarhanayı yoğurdum. İki güne dökerim- Kış hazırlıkları bitmeden rahat etmek yok onlar için. Tarhana çorbası kışın sıcak “mis gibi” içmeye doyum olmaz. Bu tür örnekler saymakla bitmez.
Toprak Ana tüm cömertliği ile besledi büyüttü ve paylaştırdı. Zamanla ona olan özlem daha da artacak. Çünkü çok şeyi kabul eden toprak kayıplarımızı da kucaklayacak bağrına basacaktır. Sevgi ve saygılarımla. Esen Kalın