Sevgili okurlarım köklerimizi kaybettiğimiz topraklarda yeniden kök salabilmek zor olsa gerek. Çok uzun bir süredir büyüklerimizin hastalıkları arkasından kayıpları nedeniyle zamanın onaramayacağı üzüntüler yaşadık. Ölümün gerçek olduğunu biliyoruz ama tekrar görme şansın olmadığı için derin üzüntü bırakıyor arkada. Bu bahar ayında mayısta eşimde ben de altı gün arayla annelerimizi kaybettik. Son bir buçuk yıl içinde babamla başlayan kayıplarımızı saymıyorum bile. Sevdiklerimizi aradığımda onlarda buna benzer söylemlerde bulunuyorlar. Benim bildiğim baharlarda çiçek açar, ruhumuz ve doğa yeşille bezenir kıpır kıpır olur içimiz. Hatta yaşama tutkulu hallerde yeni başlangıçlara yelken açarız. Çok zaman önce okuduğum ve etkisinde kaldığım Şair-Yazar Şenol Tombaş’ın “Bu Bahar Sonbahar” kitabını hatırladım. Sanırım annesini kaybettiğinde yazmıştı. Aynı duyguları şimdi ben de hissediyorum. Mevsim bahar da olsa acılar sonbaharı erken ruhuna dolduruyor insanın.
Köy hayatımın en büyük bölümünü kayınvalidemle geçirdim.104 yaşında olmasına rağmen hayattan hiç kopmayan, sabır taşı yaşamında, sözüne güvenilir-muhtar- lakabıyla anılan, eşini erken kaybettiği için hem anne hem baba olan Huriye annemizi bu mayıs ayında kaybettik. Şimdi onun evindeyim. Ama evin enerjisi yok. O olduğunda her şeyi planlı yapmak zorundaydık. Bir yere gideceksek annemin yanında kim kalacak ayarlama yapardık. Yanına birisi gelir düşüncesiyle dolapta hep yemeğimiz olurdu. Hele bayram sabahları camiden çıkan herkes türbe ziyareti gibi bize gelir annemizin duasını alırdı. Hatta “Biz gidelim yer boşalsın” diyenler bile oluyordu. Kitap çok okursam yanında “Hükümete tabip mi olacaksın” diye takılırdı.
Yürüyüşe giderken “Bu yürüyüş nereden çıktı” diye kızar ama kozalak toplayacağımızı söylediğimizde izin verirdi. Bunun gibi çok anılarımız var unutulmayacak.
Altı gün sonra da annemi kaybettim. Ah annem…iyilik timsali yeri doldurulmayan kadın. Sevgiyi, paylaşmayı, mücadeleyi bize öğreten kadın. Bize fırlattığın terliklere, ders çalışmadığımız zaman başımıza vurduğun kepçelere, hepimize zeki olalım diye ağzımıza tek tek verdiğin iliklere, kuaför gibi ördüğün saçlarımıza, kolalı kurdelelerimize…bin selam olsun annemin verdiği süte. Yazarlık öykümde en büyük destekçim olan anneme çok şey borçluyum. Ordu merkez ve ilçesinde baba evimiz var. Fakat annemi kaybettikten sonra hiçbir şey ifade etmiyor bana. Sanki o evlerde hiç yaşamadım gibi geliyor bana. Anılar canımızı acıtıp duruyor. İşte evlerin temel sahipleri gidince evler anlamını kaybediyor.
Bundan bir yıl önce de çok sevdiğimiz ciciannemizi (Eltimin annesi) kaybettik. Bilirsiniz köy evleri bitişik nizamdır. Amcazadeler aynı çatı altında da yaşarlar. Annemiz de hepimizde emeği olan, çocuk sevdalısı, affedici, üretken bir insandı. Çocuklarımda çok emeği var. Okuldan dönünce çorba elinde beni karşılardı. Yemezsem kendi evime çıkamazdım. Çiçeği, böceği, çocukları çok severdi. “Günaydın anne, nasılsın? Demen bana yeter derdi. Şimdi odasında kendi ördüğü örtüler serili …ama oda bomboş.
Amacım sizleri üzmek değil. Annelerimle çok vakit geçirdim. Onların hayır duasını aldım. Keşkelerim yok ama hayatımızda o kadar yer kaplamışlar ki köklerimizi birden kaybetmek çok ağır geldi. Birkaç yönden şanslıydık. Çocuklarımız sevgiyle büyüdüler, ananelerini öğrendiler, odalarını onlarla paylaştılar, ilaçlarını verdiler, lavabolara götürdüler, sırtlarında taşıdılar daha neler neler… Sağ olsunlar. Var olsunlar.
Uzun lafın kısası tek ben öksüz kalmadım, son yaşadığım kayıplarla köy evleri de öksüz kaldı. Etaminler, el örgüsü minderler, el fenerleri, ipe bağlı anahtarlar da öksüz kaldı. Ha öğütlerimiz, manilerimiz, öykülerimiz de öksüz kaldı. Büyüklerimiz yük değil tarihtir. Yaşarken kıymet vermek ve kayıplarında onları sevgi ve saygıyla anmak gerekir.
Sizlere sağlıklı ömürler dilerim. Mutluluk şemsiyeniz hep açık olsun. Sevgiyle kalın.
“Gitme kal dediklerimiz birer birer
Arkalarına bakmadan gözleri
El eder gibi sonsuz ayrılıklar
Ve gidenler dönmez ya bir gün
Boşluk kocaman ve çıplak
Ve çaresiz yalınayak
Düşünürüm bazen derin
Çınarlarımız devrildiğinde
Küçülürüz sanki
Bir sayfa daha kopar
Çocukluğumuzdan…”
“Hasretime Mektuplar” Kitabımdan -Gidenler- şiirinden bir kesit.