Breaking News

Şaşkın Pusula Eğri Dümenle Yola Çıkılmaz

Özlem Korkmaz

Şaşkın Pusula Eğri Dümenle Yola Çıkılmaz
Dümeni ne tarafa çevirsek pandemiye çarpıyor. Karşımızda kocaman bir buzdağı… Var ama görünmüyor. Herkes gemisinin kaptanı. Mürettebatsız süregiden bir yolculuk. Güverte bomboş. Yolcular alınmıyor. Koyu bir karanlık hakim. Derin bir okyanusun ortasında herkes yorgun. Fırtınanın hangi yönden estiği belli değil. Su çalkantılı. Dev dalgalarla boğuşuyoruz.
Can yeleğini giymiş herkes. Sağlam botlar da gemide mevcut. Ama rotamız kayıp. Kara görünmüyor. Her an bir buzdağına çarpma telaşındayız. En küçük bir delikten geminin hücrelerine kadar su girmesi mümkün. Ama elimize haritayı tutuşturanlardan kalbimiz emin. Ah bir güneş çıksa. Şu buzdan kütleler erise bir fırtına dinse. Gözümüz açılsa. Yeniden tüm sevdiklerimizle gemide şen şakrak gitsek. Masmavi göğün altında, masmavi suyun üstünde. İskelede boşu boşuna sevdiklerimiz bizi beklemese. Bu yolculukta hiç kayıp vermesek. Ne mürettebat ne kaptan ne yolcu ölmese. Gemimiz batık gemi diye tarihe geçmese!.. (31 Ocak 2021 / 23:25 )
Üzerinden iki yıl geçmiş bu satırların. Geldiğimiz noktaya şükür. Kıyıya varanlar geride bıraktıklarının acısını hala taşıyor. O günlerde üstümüze doğru gelen dev dalgalardan etkilenmemiş olan yok aramızda. Koyu ve belirsiz süren gecelerin içinden çıkıp geldik. Canın cananına siper edilemediği günlerdi. Virüs çılgın bir köpek balığı gibi etrafımızda kol geziyordu. Denize düşenin sarılabileceği bir yılan bile yoktu. Bulduğumuz ilk şeylere tutunduk. Çünkü birbirimize bile tutunamıyorduk. En sevdiklerimizi bıraktık camlı odaların önünde, gidip seyredemedik. Ömrümüzü verdiğimiz kişiyi toprağa gömdük, veda edemedik. Paranın bile geçmediği zamanları gördük, açmadığı kapıları. Şimdi o gemi parça parça kıyıya yanaştı. İçinden döke döke birilerini boşalttı. Candan yükünü eksik gedik toparlayıp limana demirledi. Kalan sağlar kurtuldu… Hakkında bu kadar çok şey söylenen bir vaka daha var mı, sanmıyorum. Şimdi herkes zihin literatürüne kattığı onlarca kelimeyi dilinden silmenin gayretinde. Siler unutur da. Esas olan biz ne çabuk unuttuk aynı gemiden çıktığımızı ve aslında yine aynı limanda olduğumuzu ve o zamanlar muhtaç olduğumuz hasret kaldığımız ne varsa bugün yeniden sahibi olduğumuzu. Hani nefes almanın, sağlığın, iyi olmanın kıymetini bilecektik. Hani zamanın vaktin ömrün değerini anlayacaktık. Hani dostluğun birliğin beraberliğin farkına varmıştık. Hani akrabalık komşuluk nasıl da gerekliydi ve biz hani sağlık olsun da gerisini zaten hallederdik. İnsanın en büyük şifası unutmaktır ama en büyük zaafı da unutmak. Neyi unutup neyi hatırda tutmamız gerektiğini bilmezsek aynı hataların yanılgısına düşeriz. Yolunun üstündeki taşa takılıp sonra unutup tekrar aynı taşa takılıp sonra unutup tekrar aynı taşa takılıp düşenle farkımız ne kalır. O taşı ayağımızın altından çekmişiz belki ama artık önümüze de bakarak yürümeliyiz. Aklımız havalarda yürürsek takılıp düşmekle kalmaz düştüğümüz yerde kalırız. Yaşadıklarımızdan aldığımız bir ders olmalı. Hani diyor ya Ataol Behramoğlu: “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var.” O bir şeyler öğrendiğimizle kalmamalı. Okyanusun ortasındaki o çırpınışlarımızı unutursak, gemiden çıktığımız gibi halatı bağlamazsak, iskelede elimiz böğrümüzde kalakalır. Alık alık etrafımıza bakarız. Şimdi insanlık kendi kendisinin gemisinde. Pusulasını falsodan kurtarmak, dümenini doğru yöne çevirmek zorunda. Aksi halde en küçük bir fırtınada alabora olması an meselesi.
Nedir peki bu pusula bu dümen bu gemi? Pusula insanın kalbidir aklı da dümeni kaptanı da kendisi gemisi de kendisi. Pusulayla dümeni iyi muhafaza eder kullanmasını bilirse kendini de kurtarır kendi gemisini de. Lakin denir ya; “Lafla peynir gemisi yürümez.” İşte, o fırtınalı günlerde kendimize ne söz verdiysek bu güneşli günlerde tutmuş olmalıyız. Sağlığımızın, ömrümüzün kıymetini, ailemizin, sevdiklerimizin değerini bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki pruvamız neta dümenimiz viya olsun… Nasılsa ister virüsten olsun ister bakteriden olsun ister eften püften. Nihayetinde ölmeyecek miyiz! Yahya Kemal’in dediği gibi, bir gün demir almak günü gelecek zamandan ve meçhule giden bir gemi kalkacak bu limandan. Mesele limana nasıl varabildiğimiz.

Özlem Korkmaz
10 Ocak 2023
Fot: Özlem Korkmaz/Deniz Müzesi

Check Also

Nida

Nida Sokak lambasını tutuyorum rüyama, Çıkıp gelsen ya içinden uykumun. Zihnimin en ücra köşesi hazır …

Bir cevap yazın