Çemberimde Pi Oya

Çemberimde Pi Oya

Bugün 14 Mart. Tıp bayramı olarak tarihlendirilmiş. Bu tarz günlere sabitli değerlerden yana olmamama rağmen sağlığın öneminin son iki yıldır daha iyi anlaşılıp dile getirilmesi hasebiyle veya zaruretiyle bugünü unutarak geçemedim. “Önce sağlık, sağlıklı günler, iyilik sağlık, sağlık olsun, sağlığın varsa yeter, sağlıktan önemlisi yok, sağlıklı olsun da …” gibi kalıplaşmış ifadeler laf olsun diye değil. Bunu bu geçtiğimiz iki yıl sanırım herkese kanıtladı. Hem bireysel sağlığımızı korumak, sağlıklı olmaya çabalamak hem ülkesel olarak sağlık yönünde ileri seviye bir teknolojiyi yakalamak, hızlı erişim imkan ve olanağı bulmak ne denli kıymetli ve gerekli gibi kısımlara girmek istemiyorum. Ülkemizin dünya kıyaslamasında bu noktadaki başarı seviyesi hepimizce malum. Daha iyi daha sağlıklı günlere diyerek bu ulvi mesleğin hakkını veren ve meslek mensuplarına saygı ve kıymet vermeyi bilen insanlar olmamızı dileyerek bu konuyu noktalamak istiyorum. Ben asıl 14 Mart Dünya Pi günü üzerinde duracağım. Bu bir bilim yazısı amacı taşımadığı için terminolojik sözcüklerden kaçınmaya çalışacağım. Zaten merak eden pi nedir, ne demektir, ne işe yararı araştırmış olacaktır. Bundan kaç yıl önce öğrencilerimle harika bir pi günü kutlaması yapmıştık. Ben akıllarında kalması dolayısıyla ip sonsuza giden bir yol olsun. İp’in tersinden pi’yi mantığından bu mühim sabit sayıyı hatırlayın demiştim. Ellerine bir ip verip iki kişiye uçlarından sabit tutturup ip baskısı yaptırmıştım. Baskıda renk renk boyalar kullanmış ve sonunda bu rengarenk temsili sayılar sonsuzluğu işaret ediyordu. Üstelik birlikte bir nazire bile yazmıştık:
“Çemberimde pi oya
Pi saydım doya doya
Matematikle yaşıyorum
Rakamları saya saya
Al çemberi böl çapına”
Eminim yıllar geçse de bu akıllarında yer edecektir. İpin ucunu kaçırmadan burayı şuraya bağlamak istiyorum. Çocuklar öğrenecekleri soyut bir kavramı görüp dokunacakları duyup algılayacakları bir somutluğa dönüştürdüğümüzde hem daha hızlı ve doğru anlayacaklar hem de daha kalıcı hafızaya atacaklardır. Sonra bizler de kalkıp “Ya bu çocuklar niye matematikten anlamıyor.” demeyeceğiz. Elbet bir coğrafyadaki dağ, ova, plato gibi olmayan, elbet tarihteki olay ve durumları bir savaş malzemelerini konu edinen tarihi müze gezisindeki algı gibi bilemeyecekler, elbet turnusol kağıdını maviye kırmızıya dönüştürdükleri bir kimya dersi olmaktan uzak ama aslında Galileo’nun dediği gibi “Kainatın dili matematik” olmasına rağmen biraz hayalsi ve soyuta kaçan matematiği görselleştirmeden dokunsallaştırmadan sadece sayısallaştırırsak matematik hocaları aklımızda eli cetvelli -oysaki maksadı sayı doğrusunu çizmek yahut bilen bilir parmaklarını toplatıp sıra dayağına çekmek- olarak akılda kalır. Böyle bir durumda zaten algı olarak “Matematik zordur”u beynine kodlamış bir çocuğun karşısında rakamlar birer dağ, kalem matematiğin karmaşık problemleriyle savaşan bir kılıç olup tahtada soruyu çözemediği için yüzü turnusol kağıdının kırmızısına dönen bir öğrenci görmek asitle bazı ayırmak kadar zor olmasa gerek. Hatırlıyorum… Trigonometri konusuna başlarken lise öğreymenimiz “Bu konu çok zor çok zor …” cümlesini o kadar çok kullanmıştı ki o gün tüm sınıfın kafasında dünyanın en zor işi gibi görünen bu konunun aslında bugün tek zorluğunun ismini söylemek olduğuna katılan birçok arkadaşım vardır. Küçükken sorulan “En sevdiğin ders.” sualinin tabii ki ilerleyen yıllarda “matematik” olmaktan giderek uzaklaşmasına sebep yaklaşım biçimidir. Bunu ister motivasyon, ister psikoloji, ister bakış açısı olarak ele alın bu konuda yüzlerce deney sunabilirim ki zorluk zihindedir. Zihnin zora yaklaşım biçimi, o durumu algılayıp çözüm üretmesine engel ya da sebeptir. Şunu iddia edemem: “Matematik hiç anlatılmadan bir bakılıp öğrenilir, anlaşılırdır.” Ama hangi iş emek sarfedilmeden anlaşılıp öğrenilmiştir ki ve hangi iyice anlaşılmayan iş sıkıcı olmaktan çıkmıştır ki. Bu manada önce dersin öğretmeni sonra anne ve babanın tutumu bu dersi zor bir ders ve başarısı düşük bir ders olmaktan çıkaracaktır. Bir üniversiteden mezun olmuş, mesleğinde ilerlemek isteyen birçok kişiden şu cümleye çok rastladım: “DGS’ye gireceğim ama matematiğim sıfır.” Düşünsenize yıllarca dinlediğiniz veya dinlemek zorunda kaldığınız bu rakam harmoniği niçin size hiçbir şey bilmiyormuşsunuz gibi gelebilir ya da gerçekten hakkında birşey bilmezsiniz. Bu da mümkündür bu da bir olasılıktır matematik diliyle söylersem bu da bir önermedir. Ama genele yayılıyorsa bu artık bir vakadır ve aksi ispatlanmaya muhtaçtır.

Ha bu arada pi sayısı çemberin çapına bölünmesi sonucu elde edilen ve virgülden sonrası sonsuza kadar gittiği için belli bir noktada sabit tutulan bir sayıdır. Filmlere konu olmuş günlük yaşamın içinde yeri mühim olan bu sayının 3,14 olarak sabitliğinden yola çıkılıp üçüncü ayın on dördüncü gününü önemini hatırlatmaya ayrılmıştır. Sokaktan birilerini çevirip bu sayıyı sorsak kaç kişi hatırlayıp söyler. Halbuki ilkokuldan vakıfız. İşte tam da demek istediğim bu. “Söyledim geçti, anlattım bitti, 50 aldım geçtim, bu dersi verdim…” ile sınırlanmaktan öteye taşınacaksa -matematiğin soru-nu yok- matematikle olan sorunumuzu çözmemiz lazım. Böylece herkes matematikçi olmayacak elbet -ama birçok kişi içinde matematik fobi olmaktan kurtulacaktır. Söylediklerimden şu anlaşılmıyordur eminim. Herkes Cahit Arf olmak zorunda mı? – Bu arada hepimizin cebinde olan 10 TL nin arka yüzündeki resmin sahibi ünlü matematikçimiz- .Değil elbet. Herkes Cahit Arf herkes Pisagor herkes Euclid herkes Harezmi ya da Pascal olmak zorunda değil Dünyanın bu kadar çok matematikçiye ihtiyacı da yok zaten ama matematik bir fobi olmaktan kurtulacak en azından. Matematik sınavı da asansörde kalıp karanlıkta saniyeleri sayarak panik atak geçiren kişinin durumuna düşürmeyecek kimseyi. Hiç abartıyorsun demeyin durum tam da böyle.
Neyse konu matematik gibi gözükse de aslında yaşamın her zor denilen ya da zannedilen yerinde bundan farksız. Değilmi ki hayat çemberinde herkesin bir çapı var ve ne olursa olsun yaşadıkları çevresinin çapına oranı kadar. Hepimize doğru matematiksel hesaplarla yaşamayı öğrenmeyi diliyorum.
Hayatınızın matematiğini iyi yapın.

14 Mart 2022
Özlem Korkmaz
Fot: Özlem Korkmaz

Bu yazıyı okudunuz mu?

Çarenin Şavkı

Çarenin Şavkı Hareketleri acıtıyordu, burkulmuş duygularım Çare aradım kırk yolda kırk adım attım Sonunda bir …

Bir yanıt yazın