Bu Ne Acele?
Dünyamız bir virüs nedeniyle altüst olmadan önce anne-babalar, çocuklarının bilgisayar, telefon, tablet ekranları karşısında fazla vakit geçirdiğinden şikayet ederdi. Onların göz sağlığı, ruh ve beden sağlıkları için endişe ederlerdi. Uzun zaman sanal alemde vakit geçiren çocuk gerçek dünyadan kopuyor, sadece kendisine verilenle yetiniyor ve beyni, okumadığı için, muhakeme yeteneğini kaybediyordu çünkü. Ayrıca, evlatlarının bedensel gelişimi de uzun süre hareketsiz kaldığı için olumsuz etkileniyor; duruş bozukluğu, kamburluk, obezite ortaya çıkabiliyordu.
Şimdi ise koronavirüs sayesinde öyle bir dünyaya acil giriş yaptık ki bir eve bir bilgisayar yetmez oldu. Ebeveynler çocuklarını -bir zamanlar fazla vakit geçirdiklerinden yakındıkları- ekranların başına oturtabilmek için mücadele verir oldular. Daha önce, ara sıra da olsa kapatmaya gayret ettikleri internet kesilmesin, elektrikler gitmesin diye dua eder oldular.
Şu günlerde, çocuğun gününün çoğu bilgisayar başında geçmek zorunda. Veliler, uzaktan eğitimin yetersiz olduğunu bilseler de çocukları, bu süreçte öğretimden tamamen ayrı kalmasınlar diye çabalamakta. Peki, odasında veya masasının başında dersleri izleyen çocuk sonrasında ne yapıyor? “Derslerim bitti, gözlerim yoruldu, ekrandan biraz uzaklaşayım” mı diyor? Yoksa, artık hayatında geniş bir yer tutan sanal ortamda kalmaya devam mı ediyor?
Elbette çoğunluk, zamanla iyice alıştığı, saatlerce başından ayrılamadığı o sanal âlemden hemen kopamıyor; çünkü artık kendisini daha çok o dünyaya ait hissediyor. O ortamda arkadaşlıklar kuruyor, orada oyunlar oynuyor, orada ağlayıp orada gülüyor. Dışarı çıkmak, hareket etmek ihtiyacı hissetmiyor. Bu dönemde yasaklar bahane olarak gösterilebilir; ama sonra kısıtlamalar kalksa bile –ki zor görünüyor- genç zihinler alıştığı, ait olduğunu hissettiği bu ortamdan kopabilecek mi, ayrılmak isteyecek mi?..
Çocuk doğar, açar gözlerini dünyaya ve ilk önce ailesiyle tanışır. Anne-baba, kardeşler, akrabalar… Aidiyet duygusunun geliştiği ilk mekân olan evden sonra okul çağı gelince okula başlar. Başka bir toplulukla ilk kez tanışan çocuk, toplum hayatına, farklı insanlarla ilişki kurmaya burada alışır. Arkadaşlar edinir, sorunlar yaşasa da başetmeyi orada öğrenir. Ayrıca önemli olan diğer bir konu “bedensel gelişim”… Spor, hareket çocuğun bedensel gelişimi için şarttır ve bu da çoğunlukla, okula gelip giderken ve oradaki sosyal, sportif faaliyetler sayesinde gerçekleşir.
Uzun zamandır okullar kapalı, eğitim dijital ve belli ki özellikle ülkemiz, uzaktan öğretime ağırlık verecek. Hazırlıklar, gidişat, okulların kapanan ilk mekânlar ve açılan son mekânlar olması bunu gösteriyor. “Endüstri devrimini, sanayi devrimini kaçırdık, dijital devrimi kaçırmayalım” diyor ve koşar adımlarla ilerliyoruz. Elbette çağın gerisinde kalmamalı, hatta kendi dijital ağlarımızı kendimiz oluşturmalıyız; fakat paldır küldür girilen bu yol neden?..
Sağlık endişeleriyle insanlar evlere kapandı ve vakit geçirebilmek için dibi görünmeyen bir okyanusa daldık. Peki insanlara, gençlerimize sunulan bu ortamlar, bilhassa film platformları ne kadar sağlıklı? Normalde filmlerdeki argo kelimeler “bip”lenirdi, bu platformlarda ise buna ihtiyaç bile duyulmuyor. Küfürler, uygunsuz sözcükler alenen kullanılıyor…
İnsanlık dört nala bir yerlere götürülüyor. Sebebi küçücük bir virüs olan götürüldüğümüz o yerde sorunlar büyük olacak gibi görünüyor… Dikkat edelim de dijital devrimi kazanacağız derken gelecek nesillerimizi kaybetmeyelim.
Nursel Koçak