Dünden Bugüne, Bugünden Yarına
Merhaba, Halk Edebiyatı Dergisi’nin sevgili okurları. “Zaman, geri getirilmesi mümkün olmayan bir an.” diyerek başlamak istiyorum satırlarıma. Corona virüsüyle mücadele ettiğimiz şu günlerde, bugünkü konumuz zaman olsun istedim. Zaman olsun ki, bir kez daha farkındalık yaratalım.
En uzun gecenin sabahında, doğmuşum ben. Doğduğum gün bugünüm olmuş ve akan zaman benim için o vakit başlamış. Göynük’te, iki katlı, üç göz odalı evimizde Ayşe Ebe’nin emekleriyle dünyaya gelmişim. Tertemiz ve hiçbir şeyden habersiz. Öyle masum, öyle pespembe yanaklı bir bebek. Altmış beşine merdiven dayayıncaya kadar da güzel işler yapmanın gönül rahatlığıyla devam ediyorum hayatıma. Allah’ıma bin şükür.
Eminim ki sizin de bir doğum hikâyeniz vardır? En uzun günde mi doğdunuz? Yoksa seher vakti mi? Sabahleyin güneş doğarken ya da akşam güneş batarken mi? Yahut öğle veya ikindi ezanı okunurken mi? Hastanede, evinizde ya da yolculukta mı? Her ne zaman ve nerede doğmuş olursanız olun, Dünya’ya merhaba derken attığınız çığlıklar, ailenize en büyük mutluluğu yaşatırken, bugünlere yetişmenizin de varoluş çığlıklarının temelidir. Ağlama sesinizin güçlülüğüyle Dünya’ya “Ben geldim, yerimi açın!” diye haykırırsınız. Siz, sesinizin güçlülüğüyle ortalığı çınlatırken aileniz hayallerini sıralar.
“Benim oğlum ya da kızım büyüyünce doktor, mühendis, patron olacak.” sözleri umutla ağızlarından dökülür. Neden doktor ya da mühendis istenir de öğretmen, memur, hemşire, polis ve işçi olsun istenmez bilmiyorum. Hangisinin emeği daha fazla ya da daha azdır. Sorumluluk sahibi olarak zamanınızı en iyi şekilde değerlendirdiğinizde gönlünüz de rahattır, vicdanınız da. Bu günlerde ise ileriye dönük planlar yapmamız neredeyse olanaksız hale geldi. Bütün dünya covit-19 virüsüyle savaşırken, yarına ne olacağımızın endişesini yaşıyoruz. Ama yine de ileriye dönük umut ve isteklerimizi sıralıyoruz tehlikenin farkına varmadan.
“Bugünlerde haber kanalları virüsle ilgili verdikleri bilgilerle gündemde. “Hangi işi yapacağız?” diye soramıyoruz kendimize. Altmış beş yaş üzerindeyseniz zaten evdesiniz. Çocuklarınız da sizi sıkıyönetime almış, kendileri bile sokağa çıkmaya korkuyor. Zaman, evde de olsanız geçiyor, sokakta da. Aradan yirmi dört saat geçtiğinde, yaşadıklarımız artık dünde kalıyor. Yarının ne getireceğini ise hiç bilmiyoruz. Bugün yaşadığımız acı bir olay, zaman geçip düne dönüştüğünde kalbimizdeki acısı yerini burukluğa bırakır. Zaman, en iyi ilaçtır derler ya acıyı azaltır. Şimdi yaşadığımız sevinç ve coşku, dünde kaldığında heyecanımız da azalır sanki. Zaten sürekli heyecan içinde olmak, kalbimizi yorar.
Zamanımızın değerini çok iyi bilmeliyiz. Bu yüzden ne kimsenin zamanını çalmaya hakkımız var, ne de zamanımızın çalınmasına. “Bak bir şey söyleyeceğim, az beni bekle!” gibi sözler bir nevi zaman hırsızlığı değil miydi? Corona buna da el koydu. Değil konuşmak, birbirimize yaklaşamıyoruz bile.
Türk Milleti olarak dünümüzde ne çok olay yaşadık. 1299 Osmanlı Devletinin kuruluşu, 1453 Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethi, 1881 Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumu, 1923 Cumhuriyetin ilanı, Mehmet Akif Ersoy ve İstiklâl Marşımız ve daha nice büyük tarihi olaylar….Hepsi dünden bugüne, bugünden yarına kavramı içinde değil mi?
Meslek hayatımda aktif olarak çalışırken, on beş yıl önce katıldığım bir seminerde konuşmacı, “Bizim için en önemli şey nedir?” diye bir soruyla başlamıştı konuşmasına. Katılımcılar para, sağlık, mutluluk, aşk gibi sözcükler sıraladılar. Seminercimiz, ” Bu saydıklarınızın hiçbiri değil, en önemli şey zamandır! demişti. Ne kadar da doğruydu. Aslında seminerin konusu da zamandı. Ama bu sözcük hiç kimsenin aklına gelmemişti o an.
Evet, en değerli sözcüktür zaman. Bütün duygularınız zaman içinde gerçekleşir. Öyleyse zamanımızı güzel işler yaparak geçirelim derim. Ne demiş atalarımız.
“Boş zaman yoktur; boşa geçen zaman vardır. Zaman sizi harcamadan siz zamanı harcayın. Zaman sana uymazsa sen zamana uy. Son dakika olmasaydı, çoğu işler yapılamazdı. Ve zaman usulca fısıldadı, bana bırak. Evrenin en güçlü savaşçıları sabır ve zamandır. “Zaman, en iyi yazardır. Her zaman mükemmel sonu yazar.”
Son olarak, konuyla ilgili bir şiirimle “Hoşça kalın!” derken, yarınlarınızın dünden daha güzel olması dileğiyle coronasız en güzel bugünler sizlerle olsun. Sevgi ve saygılarımla…
BEKLEDİM SENİ
Soğuk bir akşamüstü,
Bekledim seni.
Ellerim üşüyordu.
Hafiften esen rüzgâr;
Geç kaldın ya!
Oh olsun diyordu.
Zaman,
Geri getirilmesi
Mümkün olmayan bir an.
Keşkeler hiç olmasaydı
Hayatımızda.
Değeri bilinmeli her anımızın.
Olmamalı son pişmanlıklar.
Ve
Bir gün daha batmak üzere şimdi.
Bir sokak başında,
Bekledim seni. /Ayşe. Gülten KIRICI / 13 . 02 .2002