Yangın

Yangın

Merhaba, Halk Edebiyatı Dergisi’nin sevgili okurları. Bugün konumuz yangın. Her şeyin ateş pahası olduğu bugünlerde sizce de iyi bir seçim değil mi?

Yangın nedir? Yangın denince, aklımıza ya da gözümüzün önüne zarara yol açan büyük ateş gelir. Bir diğer yanıyla hastalık sırasında ateş olursa “Alev alev yanıyor.” veya Bu çocuğun yangını var.” Tabirlerini kullanırız. Eğer coşkulu biriyle karşılaşırsak “Çok ateşli” deriz. Öyleyse sırayla konu üzerinde düşüncelerimi ortaya koyayım.

Yangın, maddenin ısı ve oksijenle birleşmesi sonucu oluşan yanma reaksiyonlarının neden olduğu doğal afettir. Yangınların oluştukları coğrafik alanda maddi hasarlara neden olmasından ziyade, orada yaşayan canlılar ve ekolojik denge üzerinde son derece olumsuz etkileri vardır.

Çocukluğumda mahallemizde bir evde yangın çıkmış ve içindeki kadın da yanarak ölmüştü. Yangın sırasında bizi yaklaştırmadılar. Ama sonradan yanan eve bakmaya gittiğimizde tüylerimin ürperdiğini hatırlıyorum. Yangın nasıl çıkmıştı, şimdi hatırlayamıyorum ama çok üzücü bir durumdu. Geride kalan baba ve oğul yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler tabii ki..

Geçtiğimiz yaz aylarında da ormanlarımız cayır cayır yanarken içinde barındırdığı ağaçlar ve diğer canlılar yok oldu. Hayvanların evleri ve canları tehlikeye girdi. Bütün televizyon, gazete ve internet haberlerini dehşet içinde izledik. Bir ağaç, bir hayvan, bir ev kolay yetişmiyor ki. Bu yangınlar neden olur bazısı bir muamma. Aşırı sıcaklar, cam kırıklarının yansıması sonucu oluşan ateş, dikkatsizlik, rüzgârı sıralayabiliriz belki. Ama en büyük neden yine de insanoğludur.

Son iki, üç yıldır korona ile savaşıyoruz. İlk belirtilerden birisi ateş. Eğer ateşimiz varsa kocaman bir “acaba!” şüphesi beynimizi kemiriyor hemen. Bu hastalık nedeniyle artık birbirimizle iletişimimiz kopardık. Psikolojimiz bozuldu. Hayatın yükü sırtımıza bindi sanki. Çok fazla kayıplarımız oldu. Sevdiklerimizi kaybettik. Bu yüzden hiç bir şeyden zevk alamaz olduk. Tadımız tuzumuz kalmadı. İçimizdeki o coşku ve ateşli hallerimiz de yok oldu.

Son günlerdeki zamlar, artan fiyatlar insanların ocağına ateş düşürdü. Düşürmekle kalmayıp yangına dönüştürdü. Şimdi bu yangın büyüyor. Bir kg salatalık etiketinin 34 TL, olması, bunun yanında diğer sebze, meyve ve gıda ürünlerinin durdurulamayan yükselişi, alım gücü sınırlı olan halkımızı iyice canından bezdirdi. Market ve pazar raflarında sürekli yenilenen etiketler, elektrik, doğalgaz gibi kalemlerin faturalara yansıyan çok yüksek ödemeleri yoksullaştığımızın bir göstergesi değil mi? Şimdi artık elinde olan da geçinemediği için elinde olmayanlara yardımı kesecek mecburen.

Evet sevgili okurlarımız yangın büyüyor. Esen rüzgârlar, yangının daha da büyümesine neden oluyor: Böyle giderse açlık sınırını zorlayan insanlarımızın yapamayacağı şey yoktur.

Ümit ediyorum ki, devletimiz bu duruma acilen bir çözüm bulacaktır. Bu yangın büyümeden, bulması da gerekir.

Konumuzla ilgili birkaç atasözünü hatırlatmak isterim.
“Ateş eken yangın biçer. Rüzgâr mumu söndürür, yangını alevlendirir.
Tedbir almak, yangını söndürmek kadar önemlidir.
Elinle yaktığın ormanı, gözyaşınla söndüremezsin.
Yürek yangını üflemekle sönmez, su fayda vermez, küllenir ama bitmez.”
Malcolm S. Forbes, “Kâğıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır.” der. Neredeyse on yıldan fazladır kalemimle kâğıda dokunmaya çalışıyorum. Ne kadar ateş yakıp yangın çıkardım bilemiyorum. Önümüzdeki hafta 14. Çukurova Kitap Fuarı’na katılacağım. Özellikle yeni baskıdan çıkan son kitabım, dokuz yaş üzeri, çocuklara yönelik ÇEVRECİ İKİZLER isimli romanımla kibriti çakacağıma inanıyorum. Ateşi nereye yükselir fuarda kitaplarımı imzalarken anlayacağım. Yeter ki çıkan yangınlar eğitimle ilgili ve yapıcı olsun. Yüreğinize ateş düşmesin.
Son olarak, maske, mesafe, hijyen ve en önemlisi korona aşısı olmayı unutmayalım. Sevgililer gününüz kutlu olsun. Selam, sevgi ve saygılarımla kalın sağlıcakla.
14. 02. 2014 Ayşe Gülten Kırıcı
Sevgiliye,
Sonbahar mevsimiydi, Ekim miydi yoksa Kasım mı? Nasıl başladı bilmem, İnan kalbim ilk kez çarptı ta… derinden.
Sevdim zarif ve dik duruşunu, En güzel bakışla yüreğime dokunuşunu, Ve mağrurca göz süzüşünü, İnanmıyor musun bana? Yalnızca ilk harflerime baksana! Olsun, inanmasan da bana, Rahat olsun için senin de, Uzakta olsan da inan, Merak etme sevdim seni tüm kalbimle.
Ayşe Gülten Kırıcı / 1980

Bu yazıyı okudunuz mu?

İnziva

İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …

Bir yanıt yazın