“Bazı ayrılıklar, mevsim gibi yakar; geçip gitmez, içimize çöker…”
Mehmet Mücahit Yurteri
Temmuzun Ateşi, Ağustosun Sessizliği
Temmuz ve ağustos, o cehennem sıcaklarında,
Terk edilmiş sokaklar cayır cayır yanarken,
Senin yokluğunla doldu günler…
Sadece oyalandım, daldım derin, yorgun bir boşluğa…
“Dönüyorum, Eylülde!..” diye gülümsemiştin…
Ama iki ay, neden iki yıla dönüyordu?..
Belki sadece zamanın acımasız şakasıydı…
Gökyüzüne baktım her gece, dua ederek,
Mavi olsun, hep mavi;
Tıpkı senin derin bakışların gibi…
Boşluğun içindeydim her geçen günde,
Seni anlamak, seni unutmak kadar zor…
Ağaçlar, evler ve insanları tanıyamadım;
Bomboş, renksiz bir dünyanın içindeydim…
Sonra bir sabah… Ah o sabah!..
Gökyüzü alevlenmiş, evren kendi dansını başlatmıştı…
Renkler dönüp durdu ufkumda;
Senin ayak seslerini hissetmiştim uzaklarda…
Coşkuyla koşup geldim sana, ruhumla, kalbimle!..
Ama sen… Gözlerinle bakıyordun, ama bana değil…
O yaz, işte o yaz;
Bir yaz aşkının kanatlarında yitip gittin…
Ve ben yine yalnız,
O bomboş sokaklara döndüm,
Sessizliğe hıçkırıklarımı bıraktım,
Düşlerim gözyaşlarında boğuldu yavaşça…
Bakırköy, Nisan 2025
Mehmet Mücahit Yurteri