Geçenlerde sokakta yürüyorum. Sırt çantasıyla okula giden bir çocuk ‘miyav, miyav…’ dolaşan bir kediyi “Pisi, pisi” diye çağırıyor. Kedicik sabah aç ya “Bana yiyecek verecek” sevinciyle kuyruğunu sallaya sallaya geliyor. Çocuk yaklaşan kediye aniden öyle bir tekme savuruyor ki! Son anda kurtuluyor kedicik bir yeri yaralanmadan. O an benim bile feleğim şaşıyor korkudan ve beynimden vuruluyorum! Tepkisiz kalmayarak “Evladım neden hayvana vuruyorsun, onu sevmek varken…” deyince, çocuk umursuzca omuz çekip sonra da sert sert yüzüme bakıyor! Sanki suçlu benim!.. Allah’tan ki annesi, babası yanında değildi, belki de kavga ederdik bana “Sana ne!” diyeceklerini tahminimle…
Aslında çocukların kediyi, köpeği sevmek için canları gidiyor, lakin şehir hayatının getirdiği yozlaşma ve “Çimlere basmayın, hayvana dokunma…” türünden tabela yazı ve uyarılar yüzünden, hayvana, çiçeğe, böceğe dokunamıyorlar. Hatta sadistleşiyorlar…
…
Terrier cinsi bir köpeğimiz vardı yakın zamanda, öyle akıllı ve hisli bir hayvandı ki kitaplarımda ona genişçe yer verecek kadar… Ve dahi tek eksiği konuşamıyor olmasıydı… Köpeğimiz Terrier hakkında bir birinden ilginç hikayeleri merak edenler Kırkikindi Yağmurları kitabımızdan okuyabilirler. Biz bu makalede, hayvan hakları hakkında güncel önemli konulara değineceğiz.
Bir düşünün, bir kedi ya da köpeğin yavruluğundan itibaren 16 sene eğitildiğini! Neredeyse dile gelir değil mi? Ama insanoğlu 16 sene eğitim görmesine rağmen hallerimiz ortada…
Hayvanlar eğitilmediği halde biz insanlarla sokakta beraber yaşamayı becerebiliyorlar? Lakin biz hiçbir canlıyla yaşamayı tam anlamıyla beceremiyoruz! Ağaç, çiçek, böcek ve bitkilerde dahil…
Hiç böyle olmasaydı, yüz yıllar boyu iç içe yaşayarak geldiğimiz hayvanlarla ilgili kanunlar çıkarma mecburiyetinde kalır mıydık!
Şu günlerde TBMM’de ‘Hayvan Hakları Yasası’ hazırlanıyor yasalaşmak üzere…
Ne yazık ki Türkiye’de hayvanlara zulmeden insanların sayısı arttıkça toplum da büyük tepki gösteriyor. Hayvanlara yapılan bu zulümlerin cezasız kalmaması için çıkacak yasanın taslağında sona gelindi.
Bu yasaya göre eskisi gibi ‘eşya ya da mal’ olarak değil hayvanlar artık ‘canlı’ olarak tanımlanıyor.
-Tüm sokaktaki hayvanlar sayılıp denetim altına alınacak.
-Belediyeler hayvanlardan sorumlu olacak ve sadece yetkili ve ehli kişiler ilgilenecek.
-Petshoplar’da hayvan satışı yasaklanacak.
-Pitbull vb. ırklar yasaklanacak veya denetim altına alınacak.
-Bütün hayvanlar çipli, yani kimlikli olacak. Çipte sahibinin adı, hayvanın yaşı, varsa sağlık kontrolleri yer alacak.
-Hayvanlara işkence yapanlara 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
-Hayvanını sokağa bırakana para cezası uygulanacak.
-Hayvan barınaklarına standart getirilecek.
…
Yani kısaca artık hayvanlara eziyet edenlere verilen ceza paraya çevrilemeyecek 2 yıl 1 ay hapis yatacak. Önce sahiplenip sonra sokağa bırakanlara şikâyet halinde 750 bin lira para cezası ödeyecek.
Artık öyle oyuncak alır gibi bir hayvan al, sonra hevesin keçince sokağa bırak yok!
Bizim çocukluğumuzda köyde hayvanlarla iç içe büyüdük, kediler, köpekler, ineklerle iç içe. Öyle ki kedimiz Tekir geceleri yorganımın üzerinde mırıl mırıl yatardı. Yani beraber büyüdük. … Hatta fareler bile ambarda çuvallardaki buğdaylarımızı paylaştığımız ailemizden biriydiler adeta…
Ya şimdi öyle mi? Bırakın hayvanlarla yiyeceklerimizi paylaşmayı, severken bile eziyet ediliyoruz.
Bilmeliyiz ki hayvanların dili olmadığı için dertlerini anlatamazlar, yapılan zulmü de…
Hayvana eziyet eden insanın akli melekelerinde psikolojik durumunda sorun olduğu muhakkaktır. Okullarda hayvan sevgisi uygulamalı olarak gösterilmeli diye düşünüyorum. Aksi halde bozulduğunda insandan tehlikelisi yoktur! Unutmayalım bu dünya insanıyla, hayvanıyla, çiçeğiyle, böceğiyle tüm canlılara aittir. Bizim yaşama hakkımız olduğu kadar onlarında yaşama ve işkence görmeme hakkı var…
Bu yazıyı okudunuz mu?
İnziva
İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …