Kırık Çizgi
Varlık ve yokluk koşuşturması içinde, yaşam denen mucizevi bir yolculuğun farkında olarak, dünün tecrübesi, gelecek beklentileri derken bugünün varlığını unuturuz. İstediklerimizin olması için temel ihtiyaçlarımızın olduğu gibi bireysel ve sosyal ihtiyaçlarımızın da giderilmesi gerekiyor. Sanatın içinde olmak, farklı yerler gezmek, değişik yaşamlarla tanışmak isteriz. Uzak- yakın, sıcak – soğuk, fakir-zengin, aşağı-yukarı derken sürekli değişen gündemler ve ekonomik sarsıntılar düzgün bir yaşam biçimi oluşturmayı zorlaştırıyor. Zikzak dikiş makinesi değiliz ki duygularımızı kıvırıp düzeltelim.
Üzüntüler, sevinçler, kaygılar, öfkeler, tepkiler yaşamın içinde sürekli olabilecek olaylar. Kişilerin yaşadığı coğrafya, aile yapısının getirileri ve yaşama koşulları olaylara bakış açılarını değiştiriyor. Doğal afetler, yangınlar, salgın hastalıklar, dünya gündemi, toplumsal adaletsizlik gibi kavramlar kişilerin kendi çekirdek ailesine sıkıntı yaratmıyorsa kişi bu olaylara duyarsız kalabiliyor ya da kendine zarar vermedikçe susmayı tercih edebiliyor.
Bana şu fıkrayı hatırlattı:
Temel, boşanma davası için hâkimin karşısına çıkmış. Hâkime şikayetlerini söylemeye başlamış.
– Karım, üç yıldan beri ne bulursa bana fırlatıyor, hâkim bey.
Hâkim Temel in sözünü kesip merakla sormuş:
– Peki! Bu davayı neden şimdi açıyorsun?
Temel:
– Hâkim bey artık isabet ettirmeye başladı!
Geçmişte aileler üç kuşak bir arada yaşıyordu. Büyüklerin öğütleri, küçüklerin saygısı beraberinde mutlu aile tablosu oluşturuyor kırık çizgiler daha düzgün hale getirilmeye çalışılıyordu. Paylaşmak ve üretmek ilkesi aile bütününü sağlıyordu. Biz duygusunun yerini ben duygusu aldığı çağımızda yalnızlaşan bir genç kuşak var. Sanal dostluklarla dünyaya açılıyor ama gitgide girişimcilik özelliğini kaybederek anti -sosyal oluyor. Aileler çocuklarına ulaşamıyor. Çünkü işsizlik, gelecek kaygısı, yarışçılarının çok olması gençlerde güvensizlik oluşturuyor ve kendi kabuğuna çekilmesine yol açıyor. Yine başta söylediğim gibi temel ihtiyaçlar çözülmediği müddetçe hayatımız da kırık çizgi gibi sürüp gidiyor.
Bakın ben de neler yazıyorum. Acaba karamsarlığa mı düştüm? Kelimelerin söylemleri cümleyi yorar mı acaba? Öyküler kendi kabuğundan çıkıp dolu dizgin kaçar mı uzaklara? Hayatımız roman olsa yüreğimizi yorar mı günlerce? Sorular çözüm olmadığında, yağmurlar yağdırır mı insanlığa?
Anmak ve unutmak, sevmek ve nefret etmek, sessiz kalmak ve öfke duymak gibi gelgitler yokuşlarımız ve inişlerimize bizi bazen gebe bırakır. Bu anlamda yine kendi iç dünyamızı onararak toplumsal ve kişisel sorunlarımızda problem odaklı değil, çözüm odaklı olmamız gerekir. Kırık çizgilerimize kırk yama yaparak, daha güzel günlere, daha mavi bir gökyüzüne el sallayarak, paylaşarak, birlikte ve sevgiyle yola çıkarak. Sevgi ve saygılarımla
Gülten Özgül Mart 2025