Dilek Bağı
Herkese vicdanı kadar ömür
Isınacağı kadar kömür
Ne kimsenin hakkını ye ne sabahı akşamı sömür…
Herkese cananı kadar can
Barınacağı bir han
Ne kimsenin damı akıtsın ne kapısı olsun viran…
Herkese bakabileceği kadar gökyüzü
Aydınlık bir yeryüzü
Ne kimsenin gülüşü eksilsin ne durduk yerde çoğalsın hüznü…
Sokağın başından sonuna kadar
Uyuyor taşlar
Herkese gücünün yettiği kadar isyanlar
Kula kulluk edilmesin, eğik olmasın başlar…
Var olsun yaren yoldaşlar!
Bir de bana, bir de şu karşımda süzülüp durana
Aynada her ne varsa
İşte ondan bir tutam sevda, dikensiz bir gül ve bir çift turna…
Herkese benden çay, susamlı simit ve tezgahta gülermiş gibi duran, kabuğu yanık sıcak kestane…
Herkese seyyahların düşü, zenginin kışı ve kuzine sobadaki ateş, isteyene han hamam, isteyene can ile canan…
Kimine mısra, kimine dize dize; bahar çiçek açsın bildiği gibi yaza, isteyeni kavuştursun güze, hazan bahçesinde dokunmasın ol garibe…
Herkese acı su, kuru ekmek bir de az kirlenmiş hava…daha ne olsun be ahretlik…
Yok yahu o kadar da değil…
Herkese bir şarap şişe, isteyene kırmızı isteyene beyaz, azalsın sızı uykuya dalsın biraz…
Çok mu uzadı ne… ömür işte, neylersin
Gelene merhaba, gidene elveda, sabredene bolca sevda, bir sıcak yuva, sevgili en sevgili, beni şiirsiz, misrasız bir ormanda biçare koma…
Şu karşı yoldan gelip geçene marş marşpiyel, salınıp durana rot balans…sesini aç müziğin, başlasın dans…
Herkese benden bir söyleyiş, deyiş; kimine rüya, kimine dua; bir kurşun kalemin üşüdüğü kadar olsun kışımız, yazımız da öyle vesselam…
Bülent Öntaş
17 Mart 2025 – Deyişler Söyleyişler Ülkesinde