Bitince Başlıyor
Hangi kavramlar doyuracak zihni?
Hangi zafer coşkusu teskin edecek?
Her başarı mutlak bir yenilgidir;
Yeniden, yeni bir sefer için.
Kim ulaştı ki felsefenin sonuna?
Yaşamak, göçüp gidene dek aramak;
Nihayete ulaşmadan ölmektir.
Bu döngü, “Bitti.” deyince başlar.
Yol alındıkça en başa döner.
Bir dizi cevap ararsın sonsuzca,
Ölüm geldiğinde anlarsın.
Burada başlıyor felsefemiz,
Sonu gelmeyen düşüncelerimiz.
Cevaplar ararken inşa ettiğimiz…
Buyuz; bizi var eden fikirlerimiz.
Murat Korkmaz
Şiirler, insanı en çok düşündüren edebi alanlardan birisidir. Okuduğum bu şiir üzerine düşünürken, fikirlerimi yazıya dökmeye karar verdim ben de. Murat Korkmaz’ın kaleme aldığı şiir, insan varoluşunun temel bir paradoksunu, yani “bitişin başlangıcı” olmasını çarpıcı bir şekilde ifade ediyor bana göre. Bu, sadece bireysel deneyimlerimizde değil, aynı zamanda evrenin kendisinde de gözlemlediğimiz bir döngüsellik hali. Bu döngü, bizi sürekli olarak arayışa, sorgulamaya ve yeniden inşa etmeye itiyor bir bakıma.
Şiirde vurgulanan “her başarının mutlak bir yenilgi” olması, başarı kavramına dair alışılmış düşüncelerimizi sarsıyor. Başarı, genellikle bir hedefe ulaşmak, bir sorunu çözmek veya bir engeli aşmak olarak tanımlanır. Ancak şiir, başarının aynı zamanda yeni soruları, yeni arayışları ve yeni mücadeleleri de beraberinde getirdiğini hatırlatıyor. Başarı, bir anlamda, bir sonraki “yenilgiye” yani yeni bir başlangıca davetiye çıkarıyor burada.
“Kim ulaştı ki felsefenin sonuna?” sorusu, felsefi düşüncenin doğasını ve insan zihninin sınırsız potansiyelini vurguluyor. Felsefe, cevaplardan ziyade sorularla ilgilenir. Her cevap, yeni soruları doğurur ve bu sonsuz döngü, insanı sürekli olarak düşünmeye, sorgulamaya ve anlam aramaya iter. Bu arayış, ölüme kadar devam eder ve belki de ölümle birlikte yeni bir boyuta taşınır. Kim bilir, değil mi?
Şiirdeki döngüsellik teması, doğrusal zaman anlayışından farklı bir varoluşsal perspektif sunuyor. Doğrusal zaman, geçmişten geleceğe doğru ilerleyen bir çizgi olarak algılanırken, döngüsel zaman, olayların tekrar ettiği, başlangıç ve bitişin birbirine karıştığı bir döngü olarak karşımıza çıkıyor. Bu döngüsellik, evrenin ritmiyle, doğanın döngüsüyle ve insan yaşamının iniş çıkışlarıyla uyumlu bir şekilde varoluşumuzun temel bir parçasıdır.
“Cevaplar ararken inşa ettiğimiz… buyuz; bizi var eden fikirlerimiz.” dizeleri, insan kimliğinin ve varoluşunun fikirlerle, düşüncelerle ve inançlarla şekillendiğini vurguluyor. İnsan, sadece biyolojik bir varlık değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir varlıktır. Fikirlerimiz, değerlerimiz, inançlarımız ve düşüncelerimiz, bizi biz yapan temel unsurlardır. Bu fikirler, sürekli olarak değişir, gelişir ve yeniden inşa edilir.
Sonuç olarak, şiirde, insan varoluşunun temel paradokslarını, arayışın sonsuzluğunu ve fikirlerin inşa edici gücünü derin bir şekilde ele alındığını düşünüyorum. Bu felsefi derinlik, okuyucuyu kendi varoluşu üzerine düşünmeye ve anlam aramaya davet ediyor. Elbette bu benim kısaca üzerine düşündüğüm bir bakış açısı. Şiirler, içine girdikçe, düşündükçe, bambaşka kapılar aralayan, derinliği her zaman artarak ilerleyen bir dünya aslında. Her şiir, okunmak üzere değil, düşünülmek üzere okunduğunda, farklı hikayelerin içine de çekiyor bizleri. Ben bu kapıyı biraz olsun şu an sizlerle araladım diye düşünüyorum. Derinliğinde devam etmesi, artık sizin, düşünmek eylemi konusunda, emeğinize bağlı. Keyifli okumalar.
Türkan Beyaz