Ve ey seni , göğsümün tahtına aldığım Validem!.. vurma keskin bıçaklarını huyu iyi, bir tümör hücresini taşıyan zikrimin gölgesine. Zikirlerin unsuriyeti , cibilliyeti veya cinsiyeti olur mu hiç..? Kavgalar vardır, karanlıklar için ve yine kavgalar vardır aydınlıklar için; ikisinde bulunan aynı nefesi görmek bu kadar mı zor..?
Sana diyorum, Göğsümün tahtına aldığım validem ..Sana…! coğrafyamın yağmurları değil; bu kaderimde ki kederi ; dirilten ve hayatlandıran ve yaşatan ve yaratan coğrafyamın değil; Tiranların elleri.. Yunan da’ Zeus’ safilinde; hades.. bu oyunlar ve bu oyuncaklar beni asla kandıramaz ..!
Hayır , Olimpos dağlarının tanrıları da değilim ve Olimpos dağların dan satın alınamadı ” bir yudum nefesim”. Ve Çağrımın çağını taşımak için , çağlıyorum çağımın ”insanlarına”. Taşınamayan bir çağrının Çağını Yaşamadan , Yaşatmak Mümkün olabilir mi ..? Soruyorum..!!!
Yani ben Olimpos’ un çocuğu değilim ; ben varlığa bürünülmüş bir çağrının doğum sancısıyım..
Evet aynen öyle Einstein doğru söylüyor du keza ” sorular soran insanları dinleyin” ama ya eksikse..? Ya eksikse ( bizde ki) kudüs topraklarında filizlenen limon ağaçlarının kokusu..!! ya eksikse direnişler ve inançlar; işte o zaman işgal edilen toprakların unsuriyeti zikri yetti ve fikri yetti kalabilir mi..!! hak; hakedişindir.!! hak; direniş ve inanışlarındır. hak gücün ve zehirlenmiş muttakilerin değil..!!
Ey seni göğsümün tahtına aldığım validem..!! gönderde bayrağın ve yüreğimde öpücüklerinin sıcaklığı üşütüyor artık beni. gücün ve zehirlenmiş muttakilerin elleriyle ,dilleriyle ve gözleriyle zikrimin masum ve sabi topraklarını ellerimle idama , mahkum etme..!
Beni kirlenmiş ve kirletilmiş bir cihanın , zehirlenmiş masumsu ve sabi gibi gösterilen düşüncelerinin kurbanı etme..!! Ey seni göğsümün tahtında taşıdığım validem…! Beni ” sen” etme..!!
eğer vurulacaksa göğsümün ta orta yerine keskinleşmiş bıçakların; cesedim sana armağandır ancak havsalam asla..!!
Unutma ; tarih unutmaz keza insan unutmaz… tarihin hafızası, insan beyninin tarihin bilgi bankasına aktarılması ile yazılır. ve tarihi yazan insan, kaydeden tarihtir. ” ve gel gör ki kötü bir haberi taşıyorum sana (” kayıtlar silinebilir belki ancak hafızalar asla..!!). O zaman havsalama sakın dokunma..! ” silinen bir havsalanın tarihi olmaz zira; Ya sonra taşınırsa kan ve göz yaşı hafızalara ..!!!
Ve işte o zaman ya dökülürse kanlı göz yaşları hatıralara..?
Ve işte direniyorum. ey göğsümün tahtına taşıdığım validem..”” sana direniyorum” Yani aynı anadan iki evladın , valideleri ayrı olabilir mi..!! Ve Madem evlad doğuranın; diğer evladı doğrayan kim..? İhanet m..? cinayet mi..? Zikrimin iyi huylu tümörleri mi..? yada unsuriyet mi.. Şimdi soruyorum, Tümörümü yaratıp ve çağıma kadar yaşatan kim..?
Ve bu soruları dinle ve oku sonra düşün ve öldür ; bu bir cinnetin satırları, cinayetin değil..!!
ERKAM Yıldırım
Sosyolog/Yazar
1991 Yılında Şanlıurfa’da dünyaya gözlerini açan Sosyolog-Yazar Erkam Yıldırım ilk -orta ve lise Öğrenimini Yine Memleketi Şanlıurfa’da Tamamladı daha sonra Anadolu Üniversitesi’nde Sosyoloji Tahsilini yapan Yazar Şuan Milli Eğitim Bakanlığında Görev yapmaktadır. Yıllarını Bir edebi tür olan deneme üzerinde yoğunlaştıran yazar 2023 Nisan Ayında Ankara Merkezli Gülnar Yayıncılıktan Toplam 33 bağımsız Denemeden oluşan Aşikar adlı Bir Kitap Çıkarmıştır. Yayınlanan Eserde insanın Tabiat be Evren ile ilgili sorgulamalarına dair derin Düşüncelere yer verilmektedir.