Aynı Nehirde İki Kez Yıkanılmaz
Hayat hep yol ayrımlarıyla çıkar karşımıza. Baştan bilemeyiz ki hangi yol doğrudur hangi yol eğri. Yol göstereni olmayan bir garip yolcu gibi seçeriz önümüze geleni.
Ya yol bozuk çıkar yarı yolda kalırız ya bir çıkmaz sokaktır yarı yoldan döneriz. Ya sonu belirsizdir adım adım deneriz ya belirli zannedip bilmeden yol alırız. Sonra bir yerde duraklar, raylara oturur bir trenin gelip bizi almasını bekleriz. O kadar bitkin o kadar yorgunuzdur ki yol hem ayaklarımıza hem aklımıza değmiştir. Yüreğimiz küt küt ağzımızda, ayaklarımız şiş yanı başımızda, dilimiz kupkuru damağımızda söyleniveririz: “Ey benim ahmak başım. Neden bu yola girdin. Kim sana dedi bu yola gir diye.” Ayaklarımız…Yahut aklımızı ayaklarımız çelmiştir. Yahut ayaklarımız akılsız başımızı çekmiştir. Şimdi neden kendimize suçluyu soruyoruz? Neden kendi kendimizi suçlayıp duruyoruz?
Suç yola çıkmada mı yolda kalmada mı, bunca yol almada mı? Şu meşhur tren de gelmemiştir üstelik. Şimdi suç trende mi yoksa yolda mı? Başımızı ellerimizin arasına alıp öfkeyle ayaklarımızı izleriz. Taşlar soğuktur raylar dilsiz. Başımızı dinleriz. Başımızı mı dinleriz, o konuşur biz mi dinleriz. Orası muamma. Çünkü ayaklarımızın ağrısı başımıza geçmiştir. Peki şimdi geldiğimiz yolu nasıl döneriz? Sonra ayaklarımız seslenir: “Şimdiki aklımız olsa buradan gelir miyiz? Oysa aklımız değil fikrimiz değişmiştir. Sonra kalbimiz konuşur: “İşte buna tecrübe deriz.” Bizim tecrübemiz…
Biz tecrübelerimizi çöpe atıp, onları kazanma aşamasında çektiğimiz zahmete odaklandığımız için ne tecrübemiz vardır ne de tecrübesisiz. Ama geriye dönüp baştan yola çıksak da ne gücümüz aynı ne biz aynı biziz. Kimse boşa; eski yaşım, şimdi ki aklım olsa keşke demesin. Şimdiki aklımızla yine önümüze bir yol çıksa; yine saparız, yine yoldan çıkarız, yine yoldan döneriz. Yolu kaybederiz de öyle yola geliriz.
Yol ayrımı diyorum, yol ayrı mı? Bu konuda Heraklitos’a hak veriyorum. Ne yolcu aynı ne yol aynı. Şimdi bir farkla; yoldaşımız var; yol boyunca biriktirdiğimiz tecrübemiz. Bir de geriye bakınca bir yol var. Zaman zaman, kendinde zaman kaybettiğimiz.
Velhasıl; yolcu yolunda gerek. Zamanın yolumuzu bu yazıda kesiştirdiği siz ey okuyucuya; zaman yolunuzda iyi yolculuklar dilerim. Bir başka yolda karşılaşmak temennisiyle hoşça kalın!
Özlem Korkmaz