Halk Edebiyatı Dergisi’nin 66-67 Birleşik Sayısı Çıktı!

Bu Sayımızda:

Yazarlarımız:

Özel Dosya: Mitoloji
Şenol Tombaş: Kürşad ve Kırk Çeri
Mehmet Ballı: Türk Mitolojisinde ‘Kurt’
Gülten Özgül: Türk Mitolojisinde Yaratıklar
Nurhan Karanfil: Tanrıların Savaşı
Birgül Tombul: Dede Korkut Hikâyeleri ve Satır Aralarının Bize Fısıltıları
Hacer Taşdemir: Umay Ana: Doğurganlık ve Bereket Tanrıçası
Türkan Beyaz: Yaşam Ağacı

Yazarlar:
Ayşe Gülten Kırıcı, Mehmet Mücahit Yurteri, Ümit Tükenmez, Nursel Yeşilyurt, Mehmet Altunay, Nevin Solakarı, Özlem Korkmaz, Süleyman Korkmaz, Gamze Beyhan Baysal, Yusuf İslam Kurtkapan, Yakup Küçük, Erdinç Soydaş, Hamiyet Kırmızı, Birgül Tombul, Esra Çelik, İdal Tülin Taylan, İsmail Karataş, Hatice Karahan.

Spot:
Gencay Coşkun: Yürekteki Mevsim
Âlimi – Halûk Tanrıverdi: Âşık Erol Erganî Hayatı, Eserleri ve Sohbet: Elveda
Halil Gökkaya: Başa Başa
Masal / Süheyla Acar : Taşlı Tarla

Röportaj:
Gamze Beyhan Baysal, Ayşen Tüzünataç ile Türkiye’nin İlk Yoğurt Müzesi Üzerine Söyleşi!

Başyazı:

Aklımızı Çoğaltalım

Kimi zaman burnumuz acı ile tutuşur. Gözler söndürmeye koşar bu alevleri, fakat sönmez çünkü tüm vücudu sarmıştır devasa alevler. Her bir gözyaşının her bir vicdan burkulmasının altında insanın eseri vardır. İnsanın iyi ya da kötü olması tüm evrenin kaderini değiştirir. Mukadderat ötelerde yazılsa da yollar insan iradesiyle cennete ya da cehenneme çıkar. Beşer kelime olarak insan derisinin dış yüzü anlamına geliyor, terim olarak ise insan demektir. Derimiz dışarıya karşı iç organlarımızı koruyan bir bariyerdir. Elbette birçok görevi vardır, fakat insan derisi bozulmaya başladı mı, gerisi de bozulmaya başlar ve tüm organlar iflas eder. İnsanları da bir vücudun organları gibi düşünürsek bir bozulmaya başladı mı tüm vücuda sirayet eder. İnsanın kötülüğü sadece kendine zarar vermemektedir, tüm insanlığa ve canlılara zarar vermektedir.
Nerede bir zulüm varsa, haksızlık, hırsızlık, vicdansızlık, bu durum tüm insanlığın ruhundan bir şeyler eksiltir. Huzurumuzdan çalar. Bu yüzden kötülüğe müsamahakârlık göstermek yine tüm insanlığa zarar vermektir. İnsanın insani terazisi vicdandır, yanlış tartmaya başladı mı, haram yiye yiye haramiye döneriz. Kalp gözümüz kör olur. Kanımız damarlarımızda dolaşırken yolunu bulamaz ve nihayetinde kalp krizi kaçınılmaz olur. İnsan sadece aklıyla görmez, şayet kalbiyle de görmezse gözünün birini kaybeder. Akılla kalbin izdivacından hikmet doğar. Akıl tek başına doymaz, tatmin olmaz ya maddeye ya da varoluşsal boşluğa düşer. Aklımızı ancak kalbimizle yürürsek mutmain ederiz. Kalbimiz insandır, insanlığa giden yolda akıl, rehberdir. Bir insan bilmeli ki kötülük yaptığında tüm insanlığa zarar vermiştir. İnsan kötülükle yaşayamayacak kadar iyidir. Bu yüzden tüm kötülüklerimizin üzerini iyi gerekçelerle kapatırız. Bununla beraber kötülük yaptıkça en büyük zararı kendimize vermiş oluruz, çünkü ruhumuz orada kötülüğe hapsolmuş olur. Oysa iyilik özgürlüktür.
Elbette iyi olacağız, fakat şeytanlara yem olacak kadar değil. İyiliği de ayağa düşürmemek, onurunu korumak için mücadele etmeliyiz. İyi, iyi olduğu için daha savunmasızdır. Bazı insanlar iyilik yiyerek içindeki şeytanı doyurmaya çalışırlar. Kötünün kendini korumasına gerek yok, zaten aklı olan ondan kaçar. Fakat biz kötülüğü bildik de iyiliğin kıymetini anladık. Bazı zıt kavramlardan öğreneceklerimiz vardır. İyiliği bile kötülüğün eyleminden anlarız. O halde kötülük bile muztarip halinden çünkü bize iyiliği öğütlüyor. İyi olanı onsuz nasıl anlarız? İyiliği hemen bahar çiçekleri gibi ruhumuzda hissederiz. Tadını aldıkça da o bal kovanından daha da ayrılmak istemeyiz. Kötülük zor iş, vicdanını susturacaksın, hatta susturmak için de bir sürü gerekçe bulacaksın, cennetten kovulmayı göze alacaksın, yüzünü aynadan yani gözünü gözünden kaçıracaksın…
Elbette hepimiz ama büyük ama küçük kötülüğün sokaklarından geçeriz. Tam bu noktada bu sokakları sahiplenirsek arkadaşımız şeytan olacaktır. Fakat bu sokaklardan geçersek o vakit sırat köprüsünü geçmişiz, meleklerle arkadaş olmuşuz demektir. Taşımak zorunda değiliz günahlarımızı, sonbaharda yaprağını döken ağaç gibi tövbe etmeliyiz ve bahara gözden akan zemzem suyuyla çiçek açmalıyız. Karanlık varsa aydınlık da vardır, umutsuzluk varsa umut da vardır, mevcudatta çift yaratılmayan ne var? Biz de iyi ve kötünün izdivacından doğduk… Dünya dönüyor, iyilikte inelim, dünya dönüyor, biz de kendimize dönebilirsek dönelim çok geç olmadan…
Velhasıl yozlaşmaya “Dur!” diyelim. Millet olma bilincimizi yeniden inşa edelim. Okuyarak, yazarak, ne yapıyorsak en iyisini yaparak… Kalbimizi Nuh’un gemisi yapalım, aklımızı çoğaltalım. Kötülüğü yenmek için kötülüğe ihtiyacımız var, zaten kötülüğü yenince de gökçadır, iyiliğin rahmetiyle insanları kutsayacaktır. Cennet-cehennem içimizde uzaklarda aramaya gerek yok. Biz dergimiz olarak yozlaşmanın karşında güneşten mürekkep olup insanlığı aydınlatmaya devam edeceğiz. Bizim kalemimiz secde etmiş artık kırılmaktan korkmaz. İnsan düzelirse her şey düzelir. “Okumak” birinci söylem olsa da önce yazmak gelir, yazılmamışın okuyanı olmaz. Mürekkep akmazsa kan akar, insanlığın akacak kanı kalmadı. Bunun farkında olan mürekkepdaşlara selam olsun.

Sanma
Hey gidi kötülük, kim senin atan?
Kibrinden dolayı da çalım satan!..
Sakın ha üstünden geçilmez sanma!
Sana verilen mühlet dolmaz sanma!..

Dünya da ikidir, yol da ikidir,
Zamanla tükenecek de biridir,
Gerçeğin taklidi yoktur o birdir,
Ölmez iyilik o her dem diridir!..
Şenol Tombaş

Bu yazıyı okudunuz mu?

Hakikat Gömleği

Hakikat Gömleği Yazar- Şair: Gülseren Gül “Doğruyu bulmak istiyorsan, kuru davayı bırak, işin özünü bak… …