Herbert Marcuse’un “Tek Boyutlu İnsan” Eseri Üzerine
Alman filozof Herbert Marcuse, “Tek Boyutlu İnsan” adlı eserinde, tüketim kültürünün ve teknolojik rasyonelliğin bireylerin eleştirel düşünme yeteneklerini körelttiğini, özgün ihtiyaçlarını manipüle ettiğini ve onları sistemin sorunsuz birer parçası haline getirdiğini savunur.
Marcuse’a göre, gerçek insanlaşma ancak bu tek boyutlu varoluşun aşılması ve özgürleşme yoluyla mümkündür. Marcuse’un bu düşüncesini baz alarak biraz düşünelim istiyorum. Mesela gerçek insanlaşma kavramından ne anlıyoruz? Bizim için, “gerçek insan olmak demek” ne demek? Kriterlerimiz neler ? Yaşamımızın içinde durup düşünmek, bize bazı pencereler açacaktır. Kendi adıma “gerçek insan nedir’in” üzerine çok düşündüm. Net bir çizgim elbette yok lakin kendi aklımdaki ‘ben ‘ olabilmeyi istemek her şeyden önce. “Ben” olmayı nasıl anlamlandırdığım. Özgürleşmek ne demek o halde? Özgür olmadığımız bir ortamda, benim içimdeki ben, hala aynı ben ise, sadece var oluşsal anlamda mı ortada olmamak gerçek insan olamamak yoksa gerçek insan hissetmemek mi? Bu soruların üzerine daha çok düşünülmesi gerek. Anlamların içinde kaybolmadan düz bir çizgide , Marcuse’un sözündeki bu felsefi tespitlerden yola çıkarak nasıl bir düşünce ve yaşam tarzı önerisi geliştirebiliriz? Marcuse temelinden devam edelim o halde.
Marcuse’un eleştirisinin temelinde, tüketim toplumunun bireyleri sürekli yeni ihtiyaçlar yaratmaya ve bu ihtiyaçları karşılamaya odaklayarak gerçek potansiyellerinden uzaklaştırması yatar. Reklamlar, medya ve popüler kültür aracılığıyla pompalanan arzu nesneleri, bireylerin düşünce ve eylemlerini yönlendirir. Böylece, eleştirel düşünce ve muhalefet alanları daralır, mevcut sistem sorgulanamaz bir hal alır.
Gerçek insanlaşma ise Marcuse için bu tek boyutlu varoluşun ötesine geçmek, dayatılan ihtiyaçlardan kurtulmak ve kendi özgün potansiyellerini gerçekleştirmektir. Bu özgürleşme, sadece ekonomik veya politik değil, aynı zamanda psikolojik ve kültürel bir dönüşümü de içerir. Bireylerin kendi otantik ihtiyaçlarını keşfetmeleri, yaratıcı ve eleştirel düşünce yeteneklerini geliştirmeleri ve toplumsal normlara karşı bağımsız bir duruş sergilemeleri gereklidir. Otantiklik burada kendine özgü bir kavramı barındırır. Kendine has, başkasında olmayan.
Bu bağlamda, Marcuse’un eleştirisinden ilham alarak bazı felsefi düşünce ve yaşam tarzı önerileri şunlar olabilir.
Eleştirel Farkındalık Geliştirmek: Tüketim toplumunun dayattığı değerleri ve yaşam tarzlarını sorgulamak ilk adımdır. Özellikle günümüzde takip ettiğimiz sosyal medya ağlarını da bu kapsama dahil etmeliyiz. Medyanın, reklamların ve popüler kültürün üzerimizdeki etkilerini bilinçli bir şekilde analiz etmeli, kendi gerçek ihtiyaçlarımızı ve arzularımızı keşfetmeye çalışmalıyız. Bazen öylesine kapılırız ki, takip ettiğimiz şeyleri neden takip ettiğimizin bile farkında olmayız. Bu da bizi daha sonra, kendi istediğimiz gibi değil de başkalarının şekillendirdiği nesne haline getirir. Çünkü zamanla, düşündüğümüzü zannettiğimiz oysa manüpüle edildiğimiz bir sistemdeyizdir artık.
Tüketim Alışkanlıklarını Sorgulamak: Sürekli yeni şeyler satın alma dürtüsünü kontrol altına almak, gereksiz tüketimden kaçınmak ve daha sürdürülebilir yaşam biçimlerini benimsemek önemlidir. “Sahip olmak” yerine “olmak” üzerine odaklanmak, gerçek doyumu maddi nesnelerde değil, deneyimlerde, ilişkilerde ve kişisel gelişimde aramak anlamlı olabilir. Örneğin bir ürün satın alırken, hemen almak yerine, uzun vadede bunun gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamamız gerekir. Fazladan aldığımız her ürün bizlerin özgür seçimleri mi yoksa bize yüklenen yeni yükler mi? Minimal yaşam alışkanlıklarını yavaş yavaş hayatımıza dahil edebiliriz. Evlerimizi temizlerken bile ne kadar çok eşya varsa o kadar çok yoruluruz. Oysa vaktimizi daha farklı şeylerde kullanabiliriz.
Yaratıcılığı ve Özgünlüğü Teşvik Etmek: Tek boyutlu insan, pasif bir tüketicidir. Buna karşılık, gerçek insanlaşma yaratıcı ifadeyi, sanatı, kültürü ve entelektüel merakı teşvik etmeyi gerektirir. Kendi ilgi alanlarımızı keşfetmek, hobiler edinmek ve kendimizi farklı yollarla ifade etmek önemlidir. Bazen sevmediğimizi zannettiğimiz bir hobi bile, yeri gelir mesleğimiz haline bile gelebiliyor. Bu nedenle önyargılı olmak yerine, hayatı deneyimleme cesareti göstermeliyiz.
Toplumsal Katılım ve Dayanışma: Bireysel özgürleşme, toplumsal bağlamdan bağımsız düşünülemez. Mevcut eşitsizliklere, adaletsizliklere ve tahakküm biçimlerine karşı eleştirel bir duruş sergilemek, toplumsal değişim için çaba göstermek ve dayanışma içinde olmak gerçek insanlaşmanın önemli bir parçasıdır. Sanılanın aksine bireysel başarılardan ziyade kolektif başarılar uzun vadede daha kalıcı ve süreklilik sağlar. O nedenle işbirlikçi projeler, yatırımlar, bilgi paylaşımı, birbirine destek olmak önemlidir. Hem de birlik duygusu insanları psikolojik ve sosyolojik olarak da güçlü hissettirir.
Teknolojiyi Bilinçli Kullanmak: Teknoloji, Marcuse’un eleştirisinde tek boyutluluğu pekiştiren bir araç olarak görülse de, bilinçli ve eleştirel bir şekilde kullanıldığında özgürleşme potansiyeli de taşıyabilir. Bilgiye erişim, iletişim ve farklı düşüncelerin paylaşımı için teknolojiyi kullanırken, bağımlılıktan ve manipülasyondan kaçınmak önemlidir. Hele ki son dönemde kullanılan yapay zeka teknolojileri, olumlu yönde kullanıldığında, amaç doğru olduğunda, ileriye götüren ve geliştiren, zamandan kazandıran bir sistem haline dönüşür. Burada sizin onu nasıl kullandığınız ve tükettiğiniz çok önem arz eder.
Doğayla ve Kendimizle Bağlantı Kurmak: Tüketim toplumunun yarattığı yabancılaşmaya karşı, doğayla ve kendi iç dünyamızla yeniden bağlantı kurmak önemlidir. Meditasyon, doğa yürüyüşleri, mindfulness gibi pratikler, iç huzuru bulmamıza ve kendimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Ayrıca doğayı izlemek, gözlemlemek, onun yavaş ama döngüsündeki rahatsız etmeyen paylaşımcı ve üretken hali, ilham vericidir. Acele etmemek, anı değerlendirmek, güzellikleri görebilmek, ancak doğada iyi bir gözlemci olursanız farkındalık sahibi olursunuz.
Sürekli Öğrenme ve Eleştirel Düşünmeyi Geliştirmek: Bilgiye açık olmak, farklı perspektifleri anlamaya çalışmak ve eleştirel düşünme becerilerini sürekli geliştirmek, tek boyutlu düşüncenin pan zehiridir. Kitap okumak, tartışmalara katılmak, farklı kültürleri tanımak bu sürece katkıda bulunur. Düşünme metotlarını öğrenmek, mantık kurabilmek bu alanda bizi geliştiren en önemli yöntemlerden biridir.
Sonuç olarak, Herbert Marcuse’un “Tek Boyutlu İnsan” eseri, günümüz tüketim toplumunun bireyler üzerindeki baskısını ve gerçek insanlaşma önündeki engelleri anlamak için hala önemli bir çerçeve sunmaktadır. Gerçek özgürleşme ve insanlaşma, bu tek boyutlu varoluşun bilincine varmak, dayatılan ihtiyaçları sorgulamak, yaratıcılığı teşvik etmek, toplumsal sorumluluk üstlenmek ve sürekli öğrenmeye açık olmakla mümkündür. Bu felsefi düşünce ve yaşam tarzı önerileri, bireylerin kendi otantik varoluşlarını inşa etmeleri ve daha anlamlı bir yaşam sürmeleri için bir yol haritası sunabilir. Unutmamalıyız ki, özgürleşme sürekli bir mücadele ve bilinçli bir tercihtir. Kendi tercihlerimizi yaparken de kendimizi ne kadar çok geliştirirsek o kadar doğru adımlar atabilme becerisine sahip olabiliriz.
Türkan Beyaz