An Gibi

An Gibi

Cumartesi günü bayram nedeniyle yola çıktık. Malum bayram, arefe günü. Yoğun geçen trafik , nihayetinde aile evine vardık. Bayram tatillerinde son dönem moda olan ” başka vaktimiz yok, otel tatiline gidelim” kafasında olmadık hiçbir zaman. Çünkü anne babamızı görüp , çocukluğumuzun geçtiği sokaklarda, çocuklarımızın koşturduğunu görmek daha anlamlı gelir. Herkesin hayata bakışı elbette aynı olmak zorunda değil lakin günden güne yalnızlaşan ruhlarımızın arkasında, halkalarından koparılan değerlerin de etkili olduğunu düşünüyorum.

Arefe kutsal gün. Hac zamanı Arafat denilen bölgede vakfeye durulup tövbelerin edildiği zaman dilimi. Mahşer gününün bir nevi simülasyonu. Özel anların mucizelerine inanırım. Dua ederim. Dileklerde bulunur, iyi niyetler geçiririm kalbimden. Hadi dedim bu akşam birlikte dua edelim. Kuran okuduktan hemen sonra babam eve geldi. Birlikte dua ettik, amin dedi. Sonra Kitabı Mukaddesi kaldırdım. Ruhuma bir ferahlık geldi.

Kurban Bayramı… Kurbiyyet kelimesinden gelir. Allah yolunda nefsimizden, mallarımızdan kurban edebilmektir. Rızaı İlahi için , kendi ruhumuzu arındırıp , güzelliklerle bayramlaşmaktır, kucaklaşmaktır, paylaşmaktır.
Babam , oğlumla birlikte namazdan sonra bize yedi sekiz kilometre uzaklıktaki köye gittiler. Kurban kesilince ben de arkasından gidip etleri alıp pay edecektim . Telefonu elime aldım birazdan ararlar da erkenden gideyim diye düşündüm. Oğlum aradı ” anne yetiş , dedem kalp krizi geçiriyor diye” . Apar topar beş dakika içinde gittik. Koskoca adam kurbanı kesmiş, kendisi de önünde yığılmış yatıyordu. Hemen yan çevirdim , dilini kontrol ettim. Mavi gözleri sonsuzluğa gitmişti oysa, ama konduramıyor insan. Bir ümit diyorsun. Ambulans hemen geldi , içimden bir sürü dua ettim. Ama yolculuğuna başlamıştı. Sadece bize söylemediler ama anlamıştım. Hastaneye gittik , yarım saat bile olmadan ” başınız sağ olsun ” diye haber verdiler. Böyle ayrıldı babam aramızdan. Altmış altı yaşında , aniden! Onunla yaptığımız bir sürü şeyi yarım bırakarak.

Onun bu yolculuğuna hazır mıydık, elbette değildik. Ama hayat , yaş geçtikçe kayıplarını yolcu etmeyi öğretiyor. Yas tutarken, dua ve Yaradana sığınmakla güç bulunan bir hale bürünüyor insan . Belki de inancın insanı rahatlatan en güzel yanı bu. Ölüm denen şeyin, beden kılıfını üzerinden çıkarıp , ölümsüz ruhun özgürleştiğine inanç…

Bir sela , bir dua ,bir parça toprak… Neydi insan ? “Sizi önce toprak sonra nutfe sonra aleka safhalarından geçirerek yaratan O’dur. Sonra sizi bir bebek olarak hayat alanına çıkarır. Ardından güçlü çağınıza ulaşıncaya, sonra da yaşlılar hâline gelinceye kadar sizi yaşatır. İçinizden bazıları daha önce vefat eder. Böylece her biriniz kendisi için belirlenen belli bir vakte erişirsiniz. Umulur ki bunlar üzerinde düşünüp, Allah’ın birliğini ve sonsuz kudretini anlarsınız. ( Mümin ,67) ”

İnanır ya da inanmaz birçok insan. Lakin ben, babamı, mavi gözlü babamı, cennetül bakide , bizleri kucaklamasını umut edip duamı kalbimden ediyorum. Çünkü sonsuzluk dediğin bu dünyada yok. Her şey değişir, dönüşür yok olmaz lakin sonsuz da değildir. Sonsuz olana inanmak, belki de sığındığım liman. Ana kucağı gibi, baba ocağı gibi…

Her şey andan ibaret. Bir varmış ,bir yokmuş masallarının içinde yaşayan bizler. Fark etmek için , farkında olmak için , acı deneyimlerden geçiyor insan. Sarsılmadan öğrenmiyor, öğrenemiyor.

Sevdikleriniz ile bayram sofralarında buluşun. Son kez kavurma yemiş , son kez çay içmiş, son kez küsüp son kez barışmış olabilirsiniz. Her şeyi son kez yapmış olabilirsiniz. Ağlamadım ben. Kırmadım babamı hiç. Öptüm ellerinden. Soğuk bedenine eğilip öptüm, kulağına kelimei şehadet okudum. Allahım sana emanet ediyorum dedim. Sana emanet. Saçlarına dokundum. Alnına dokundum. Buz gibiydi. Ama yine de sevdim.

Ölülerden korkar insan. Halbuki yaşayanlar daha ürkütücü. Korkmadım. Aksine merhametle dua ettim . Üzerine toprak atılmadan önce , uğurladım sevgiyle. Ağlamadım. Sevdim. Özledim. Gülümsedim. İyi ki dedim. Her şeye rağmen iyi ki…

İbrahim Ergen anısına. 16. 06.2024 ,babalar gününde , babamdan ayrılmak elbette zordu. Ama ne demiş Yunus :
” Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil . ”

Bu yazıyı okudunuz mu?

Çarenin Şavkı

Çarenin Şavkı Hareketleri acıtıyordu, burkulmuş duygularım Çare aradım kırk yolda kırk adım attım Sonunda bir …

Bir yanıt yazın