Ağaçların Büyüleyici Yüzü

Ağaçların Büyüleyici Yüzü /Türkan Beyaz

Tanrım, verdiğin yağmuru dal ve yapraklarımda hızını keserek sevdalım kara toprağa indirdim. Dostum toprak, barındırdığı bir kısmı görünmeyen canlılar ile dökülen yapraklarımı gıda olarak geri alabileceğim hale getirdi. Böylece oluşan geçirimli tabakadan yer altına indirdiğim yağmur suyunu akışa geçirmedim, selleri önledim. İsraf etmedim, kirletmedim. Yeraltı ve kaynak sularına dağıttım. Şimdi de bir kısmını yapraklarıma çıkarıyor, buharlaştırıyor, ısıyı aşağı çekerek bulutların işini kolaylaştırıyorum. Benden rahmetini esirgeme Tanrım.
Ağaçların Yağmur Duası , Ali Nihat Gökyiğit ( Yaprak Dede)
Ya bizler, duyuyor muyuz ağaçları? Titreşimlerinin, sadece bize değil, her bir canlıya hayat verdiğinin farkında mıyız? Yer üstünde gözüken dalların, yaprakların, çiçeklerin, meyvelerinin dışında, yer altında binlerce organizmanın haberleşme ağından haberdar mıyız? Birbirleri ile kurdukları sistemsel, devasa bir iletişim ağıyla, zekalarına hayran olmamak elde değil.
Peter Wohlleben’in “Ağaçların Gizli Yaşamı” kitabını ilk okuduğumda, küçüklüğümden beri yanılmadığımın haberini verdi sanki bana. Elle tutulur bir kanıt ararken, ağaçların mucizelerine tanık olmanın hazzını yaşadım. Nefesti ağaçlar. Hayattı. Bir kuru dal değildi. Her biri yaşam döngüsü içerisinde, insanlar gibi neslini devam ettirmek için, evrime karşı uyumlanıyordu. Acelesiz, telaşsız yaşam tarzları, onların çoğalmasında da etkiliydi. Çam ağaçlarının tohumlarını yılda en az bir kere gönderdiğini öğrendiğimde her ağaç böyle zannetmiştim. Oysa değildi. Yaprak döken ağaçlar, çiçek açmadan kendi aralarında anlaşıyorlardı. Kendilerine göre oluşturdukları bu döngüde, öylesine ince bir hesap vardı ki, tohumdan fidana, fidandan ağaca dedikleri süreç, müdahale edilmediği sürece, mükemmel işliyordu.
Sosyal iletişim ağları, belki de bugün bizim kullandığımız tüm wifi veya 5g dediğimiz iletişim ağlarından daha güçlü. Birlikte yaşadıkları her an, gelebilecek tehlikelere karşı birbirini uyarıp, kendilerini böcek istilasından, kurttan, kemirilmekten korumayı nasıl başarıyorlardı? Bunları sağladıkları sistemin baş kahramanları ise, mantarlardı. Evet, yanlış duymadınız, o mükemmel iletişimin kaynağı mantarlardı. Ağaç köklerindeki besin paylaşımı karşılığında, köklere zarar veren ağır metalleri ayıklıyorlardı.
Ağaçların şarkı söylemesi desem, bu konuda araştırmaları takip etmeyenler için bayağı şaşırtıcı bir iddia olur değil mi? Bartholomäus Traubeck isimli Alman sanatçı, yaptığı çalışma ile meşe, akçaağaç, ceviz ve kayın dahil olmak üzere yedi farklı Avusturya ağacının halkalarının üzerindeki kodlanmış verileri müziğe dönüştürmüş. Bu yapılan deneylerden sadece bir tanesi. Arama motorunda ve sosyal medya hesaplarında, bu tarz deneyleri paylaşan bir sürü örnek görebilirsiniz. Hatta ağaçlara ses kaydedici bağlayıp, direkt kayıt alan sanatçılar da mevcut. O müzikleri dinlediğinizde, ağaçların hayatın ritmini de içinde barındırdığına şahit olacaksınız. Küçük bir korudaki sessizliğin sesinde bulduğumuz huzurun, belki de sebebi budur. Onların ritmi, kalbimize iyi geliyordur.
Ağaçların sadece bitki deyip geçilmeyecek kadar özel yetenekleri olduğunu düşünürdüm ve zamanla anladım ki, bizim gördüğümüz sadece ufacık bir kısmı. Derinlerine indikçe , kim bilir bizlere ne gibi cevherler sunacaklar. Sadece havayı değil, ruhumuzu temizleyen yanına vakıf oldukça, daha çok sahipleniriz belki de ormanlarımızı. Nazım’ın dediği gibi “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”. Belki de kardeşçesine ve beraber yaşamayı da öğreniriz.
Türkan Beyaz
Okuma önerisi : Peter Wohlleben – Ağaçların Gizli Yaşamı
Müzik önerisi : https://www.youtube.com/watch?v=NxZuqiSigrM&list=PLa5KxT6pDJVNELAeY2TqArtOyjNZqJg2q

Bu yazıyı okudunuz mu?

Son Otobüs

Son Otobüs Tam olarak nereye gideceğini bilmiyordu. Ruhu ve bedeni tüm yüklerden özgür olsun istemişti. …

Bir yanıt yazın