Kendimizi Onarmak

KENDİMİZİ ONARMAK

Değerli okurlarım ne güzeldir kendinizle yolculuğa çıkmak ve kendini bulmak. Mevsimlerin kırgınlığını zaman ve renklerle boyamak. Gümbür gümbür akan bir pınardan su içebilmek. Yalın ayak toprağa basarken kokusunu ta içine çekebilmek. Sabah sessizliğinde ayaz, kar, kış demeden işine gidebilmek. Akşam yorgun ama mutlu evine dönebilmek ve sıcacık sofralarda minik ellerle şakalaşıp kahkaha atabilmek. Her şeyden önce nefes alıp, verebilmek. Doğum ve ölüm arasında kalan ömrü, yaşanası melodilerle birleştirebilmek. Bu güzelliklere ulaşmada en önemli nokta çocukluğumuzdan başlayarak bizim gelecekte daha sağlıklı yaşamamızı engelleyen faktörleri bulmak, yüzleşmek sonra da geleceğimizi planlamamız gerekiyor. Bu nedenle kendimizi onarmanın yollarını bulmalıyız.
Kendimizi tanımanın en güzel yolu içsel yolculuk yapmaktır. İnsanın sorunları ve kendisi ile yüzleşebilme, kendisiyle baş başa kalabilme cesaretine sahip olması gerekir. Bazen fırtınalı denizlerde boğulur bazen de durgun sularda yüzeriz. Ruh halimiz sürekli değişir. Hayatımızı etkileyen bu değişimleri ve çözüm yollarını ararken altyapıya bakmak kaynağa yönelmek gerekir. Anne babalarımız en küçük yaşımızda sevgiyle bizi tanıştırırlar ya da sevgiyi veren kişi her kimse. Eleştirmek, karşılaştırmak, çocuğunun daha iyi olmasına yöneliktir. Kendisi öyle yetiştiğinden doğru o zanneder. Küçükken gördüğümüz yaşadığımız sevgi ilişkisi büyüyünce davranışlarımıza, hayata bakış açımıza, tercihlerimize bile yansır. Eleştirilerek büyütülürsek karşı tarafın dediğini yapmazsak sevgi göremeyeceğimizi düşünürüz. İşte “hayır” demekte zorlanmamız bunun sebeplerinden biridir. Hatta beklentiyle sevildiysek ki karşımızdakinden bir şeyler bekleriz, onun bizi sevdiğini anlamamız içindir. İşte kısır döngü ile araştırma yapılırken bu ilişkiler göz önüne alınmalıdır. Kendimizi bugüne hazırlamanın da yolu kendimizin farkına varma ve içsel yolculuğa çıkarken kişilik boyutlarımızı aşmamız gerekiyor. Bakın ünlü düşünürlerimiz ne diyor:
“Yapmaya değecek tek yolculuk içimize yapacağımız yolculuktur.” Susanna Tamaro
“Hayat varılacak yer değil, yolculuktur.” Ralph Waldo Emerson
“Allah’ın sırrı sensin kalbine yolculuk et.” Şem-i Tebrizi
“Binlerce kilometrelik yolculuk bile tek bir adım ile başlar. Kalk ve yürü hayata” Lao Tzu
Hani bazı anlar vardır; insanın içini burkar, yüreğini acıtır, çocukluğundan acı dolu bir deneyim yaşatır; işte o anı zihin perdesinde izler durur insan. Hatta o duygu yetişkin olunca yaşamının her alanına yansıtır. Bu durumda, kendi içsel yolculuğumuza giderek o küçük çocuğu onarabilir, dertleşebiliriz hatta bu konuda uzmanından yardım bile alabiliriz. Çünkü geçmişimizi yenebilirsek geleceği değiştirebiliriz. Küçüklükte yaşadığımız kıskançlık, şiddet, aldatma gibi aile içi sorunların etkisi büyüdüğümüzde o insanlara doğru çekilmemizi sağlar. Yargıladığımız, kızdığımız ne varsa anılarımızda, tekrar karşımıza çıkar. Gittiğimiz yerler, yaşadığımız olaylar ve işimizde bile bizi bırakmaz. Sürekli sorunun kaynağında kalırız. Oysa hayata bakış açısı oluşturmak hareketli, sağlıklı, dengeli bir yaşam tarzı istiyorsak enerjimizi aşağıya doğru çeken sıkıntılardan kendi değerimizi bilerek kurtulabiliriz ve aydınlanabiliriz. Bu kendimizin farkına varmamızla ve olayları doğru yönetmemizle çözüme ulaşır.
Sessiz bir ortama gidip kendimizi dinlediğimizde yani içsel yolculuğumuza çıktığımızda artı ve eksilerimizi düşünüp zihnimize artıları not ederek, kendimizi eleştirip yücelterek, en önemlisi kendimizi dinleyerek iyi olmayı istemek, anlamakta zorlanıyorsak gerekirse yardım almak zorundayız. Bugün yapılan koçluk eğitimleri kişinin kendisini keşfetmesi konusunda büyük adım ama kendinin farkında olması çözümdür. Işık kişinin kendi karanlık yüzüyle barıştığı zaman ortaya çıkar. İçsel yolculuğunu yapan insan kendinin farkına varan, kendini tanıyan insandır.
Zor geçen günlerde kendi kabuğumuza çekilmek yerine azami de olsa ihtiyaçlarımızı bilmek ve güçlü olmak zorundayız. Çünkü fiziksel ihtiyaçlarımız yanında, güvenlik koruma, sevgi ve sahiplenme, saygı tanınma gibi içsel sıkıntılarımızda var. Ama her zaman ihtiyaçlarımız içe dönük, isteklerimiz dışa dönüktür. Hatta bir işimiz var erteliyor ve günün rehavetine katıyorsak yaşamı da erteliyoruz. Bazen de ertelemek kuluçkaya yatmak gibi de olabilir, konudan kopmamak şartıyla. Ertelemede yaşanan olumsuz duygulardan arınarak kendimizi affedip odaklanmaya geçmek zorundayız… Bu kişiden kişiye değişir sürekli. Bu noktada enerji planlanarak insan kendi yaşamına değer katmalıdır. Hayat şaka değil gerçektir. Arınmalı ve düze çıkmalı, insanın geleceğe güvenle bakması için merdiveni sağlam tutmalıyız.
Çocukluğumuzda yaşadığımız olaylar ve ikilemlere kırgınsak, kalbimizi ve beynimizi onarmak için, geçmişe giderek sorularımızı yanıtlayabilmeli, affetme, empati kurma, sevgiyi yaşadığımız anda değerlendirip duygularımızı, bilinçaltımızı yenileyip geleceğe yönlendirmemiz gerekiyor.
Uzun sözün kısası yaşadıklarımızı yok saymadan, geçmişle yüzleşerek barışmak, o günlerin koşullarını anlamak ve geçmişimizi serbest bırakmamız gerekiyor. Bunu zihinde bırakmak yetmez düşüncede de bırakmalıyız. Hayat olasılıklarla doludur. Gözlem görene bağlı olduğuna göre kişisel gelişim ve gözlemlerimizle kendimizi doyurabiliriz.
Değerli okurlarım amacım acıtmak değil tabi. Fakat kendimizi tanıyıp onarabilirsek daha emin adımlarla yolculuğumuzu sürdürür mutlu anlarımızda uzun molalar veririz. Yeter ki yolculuğa çıkalım…
Sevgi ve saygılarımla Aralık 2020 Gülten Özgül

Bu yazıyı okudunuz mu?

İnziva

İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …

Bir yanıt yazın