21. Yüzyılda Yaşama Tutunmak

21. Yüzyılda Yaşama Tutunmak


“Egemen sınıfın isteği gücü sürdürmektir ve bunun tek yolu kadınları evde tutmaktır. Kadın depolitize olursa erkeği de depolitize eder. Çünkü kadınların özgürleşmesi daima toplumsal özgürleşme ile ilişkilidir.” ( Simon de Beauvoir)

Günümüz 21. Yüzyılında , insanoğlunun ,ilimde , bilimde , sanatta çağ atlaması gereken zamanda,siyasi oluşumlar kendi mevkilerini güvence altında tutma ideolojisi olarak, kadını meta haline getirmek ve o meta üzerinden de sistemi dizayn etmektedir. Zira bir toplumda kadın köle sistemine boyun eğerse , çocukları da özgürlük kavramından uzak bir şekilde, güçlü olduğu iddia edilen kesim tarafından daha kontrol edilebilir hale gelecektir. Annelik kavramının , kutsallaştırılması esasen bundandır. Anne olan bir kadın , biyolojik olarak , doğurduğu canlı için daha atılgan , daha cesur ve daha korksuzdur. Bunu çok basit bir şekilde izah edeyim.
Erkek bir kedi fare yakalar. Onunla oynar hatta kedinin fare ile oynadığı gibi deyimi buradan gelir. Öldürmez , süründürür. Dişi bir kedi de doğum öncesi böyledir. Öldürmez ama yakalar ve oynar. Fakat dişi kedi doğum yaptıktan sonra , fare gördüğü an ,onu yakalar, boğar ve hatta yer. Asla canlı bırakmaz.
Bu ,biyolojinin anneye verdiği koruma içgüdüsüne bağlı bir şeydir.

Şimdi insanlara gelelim. Bir kadın, anne olduktan sonra ,asla ,sadece salt bir kadın değildir. Bebeğini doğumdan itibaren hayata hazırlar. Fizyolojik gelişimi kadar ruhsal ve zihinsel olarak da besler. Ayna nöron dediğimiz , bakarak , görerek hayatı deneyimleyen bebek, büyüme döneminde , anneden ,özgürlük gibi, saygı gibi, çaba gibi, merhamet gibi duyguları da yaşam biçimine entegre eder. Böyle bir durumun tersi de olabilir, kavgayı, dayak yediği zaman susmayı, sindirilmeyi, korkmayı da. Anne faktörü öyle kilit bir noktadır ki sanılanın aksine sadece salt çocuk büyütme değil, nesil yetiştirmekdir. İşte bu noktada, anne bilirse, çocuk bilir. Anne köle ise çocuk da köledir. İnşa edilen zihinler sorgulayan, hakkını arayan ya da susan , sindirilen bir nesil haline gelir.

Bu nedenle, gücü elinde tutmak isteyenlerin üzerine oynadığı şey, kadını sindirmek, korkutmak ve bastırmaktır. Annelik kavramının içini boşaltmak, kadını aciz , seks objesi, hizmet edecek bir meta haline dönüştürürsen, erkek ve kız çocuklarını da sindirir ve istediğini yaptırırsın. Bu nedenle kadın üzerinden baskı, kadın üzerinden din , kadın üzerinden düzenlenir algı operasyonları. Kadını sindirdiğinde, toplumun tabanını da sindirirsin.
Günümüzde bizim gibi ülkelerde , siyasi oluşumların görmezden geldiği noktada, erkeği kadını topyekün bir farkındalık oluşturup, gücü elinde tutanlara karşı , kadını , çocuğu , anneyi , koruyan , destekleyen ve şiddeti ,tacizi , cinayetleri önleyici bir uygulama için ses çıkarmaz ,birlik olmazsak , nihayetinde sistem kendi istediği zihinleri ve köle düzenini inşa edecektir. İdam değildir çözüm. Öyle olsaydı , bunca idam yasası olan ülkelerde bu konuda olaylar son bulurdu. Hatta bilakis suçlu ölmesin diye aileler tarafından olaylar örtbas edilip, kanun karşısında bile hesap vermiyorlar.

Bunları internetin arama motorlarında detaylı bulabilirsiniz.
Bugün, yıl 2024 ve 2025 e girmek üzere olduğumuz zaman diliminde , dilerim ki , sorunun çözümü için , yapılması gerekenler yapılır ve ülkemde ve de dünyada, kadını -erkeği , insan gibi yaşayabilme şartlarında huzur içinde hayatımıza devam edebiliriz. Yapay zeka çağında , kendi öz değerlerimizi, bedenimizi, ruhumuzu , yaşam hakkımızı savunmak zorunda kalmadığımız günlerin sabahlarına uyanabilmek temennisiyle …

Türkan Beyaz

Bu yazıyı okudunuz mu?

Gemi’den, Fikirlere

Gemi’den, Fikirlere Bir gemiye bindiğinizi hayal edin. Bir sürü insan, o geminin içinde ve bir …