Rutinin Raksı

Rutinin Raksı

Bu sıralar yaz mevsiminin sıcak günlerinden geçiyoruz. Serinlerde yer bularak, oralarda eyleyerek hayatımı sürdürme telaşındayım. Bir an geldi ve gölgelere taşıdığım eylemler silsilesinin çok tekdüze ve anlam fakiri olduğunu hissettim. Sanki yaz mevsiminin bunaltıcı sıcakları, hayatımın akışında yer alan anlam çeşnilerini eritmiş gibi. İçimde canlanan bu duygulanımlar beni bir düşünce serüvenine itiveriyor. Karanlıklarda koşturup duruyor zihnim bir vakit. Sonra ufkumda rutin kelimesi parlıyor ve rutin olana mercek tutuyorum.

Rutin, düzenli ve belirli periyotlarla yapılan-alışkanlık haline gelmiş işleri işaret ediyor fakat bu işler çoğunlukla sıradan olan işler. Sıradanlık önemsizlik gibi gelince gayri ihtiyari soruyorum: “Sıradanlık önemsizlik midir?”

Nefes almak! En sıradan, en monoton, en rutin eylemim. Beni hayata bağlayan, ayakta tutan ve latif olan hava ile en temel ilişkimi tanımlayan eylem. Nefes almak ile sıradan olanın çok önemli olabileceğini anlıyorum.

Rutin olan parladıkça, varlığın merkezinde yer alan dalga dalga rutinler salınıyor aklımda. Yükselip uzaydan bakıyorum rutin olana. Bir parlak yıldızın etrafında raks eden dünyamıza rast geliyorum. Rutininde güneşin ve kendi etrafında dönmek var. Öyle ki dünyanın rutinindeki eylemler insanoğlunun kullandığı zaman ölçeği oluyor, gün ve yıl adını alıyor.

Atom ölçeğine indiğimde de rutin olanla karşılaşıyorum. Sonrasında her canlının hareketlerinden, eylemlerinden oluşan ve bunların sıraya veya duruma göre ortaya çıktığı rutini görünüveriyor. Varoluş sanki baştan ayağa rutinlerden müteşekkil. Ne yana dönsem rutinin raksını seyrediyorum.

Rutinin peşinden insana gelince, insanı diğer canlılardan ayıran ya da ayırdığı varsayılan bir kavram düşüyor zihnime: bilinç.

Zaman nehrinde akan varlıklardan müteşekkil varoluş serüveninde insan bilincinin yapıtaşlarından birisi isimlerdir. İnsan isimlerin öğretilebildiği, isim koyan bir canlıdır. İnsana bir isim fısıldanınca isme konu olan varlığın rutini de geliverir zihnine. Zaten çoğu kez o varlığın rutinine göre isim koyar insan. Yani varlığa ait rutin, bilinç ile bilinçte varlığı işaret eder ve ona isim olur. Acaba bilincin de rutini var mıdır?

Var ise bu rutin özgür olmalı yoksa bilinçsel özgürlükten bahsedemeyiz. Ya da bilincin rutini olmamalı. Bu konu ağdalı, özgürlüğü seçip (en azından şimdilik) bu konuyu geçiyorum.

İnsan yeterince güç ve bilgi toplarsa; özgür iradesiyle hayattaki duruşunu, hareketini, ritmini velhasıl raksını her an değiştirebilir. Başka bir deyişle insanın özgürlüğü rutinlerini değiştirebilmesiyle kendisini gösterir. Ama insan kendi rutinini kolayca bilebilir mi?

Kendi rutinini bilmek kolay olsaydı, “Kendini bil!” sözü asırlarca taşınmazdı dilden dile zannımca. Rutinim beni başka eylemlere çağırırken: “Mevcut rutinim varoluş sahnesinde eylemek istediğim raksı ne kadar besliyor? Yoksa engelliyor mu? Acaba hangi rutine sahip olursam varoluş dansım renklenir?” soruları zihnimde derinlere çekiliyor.

Bakan gözlere
Gösterir varoluşu
Rutinin raksı

İlker Ko
Temmuz 2024 / 8343FF

Bu yazıyı okudunuz mu?

Yanlışa Dokunabilmek

YANLIŞA DOKUNABİLMEK Yazar : Neslihan Kökci Yanlışı bağrında doğurabilmek…. son doğrularından sakınıp; çiçeğinin kudretine değil, …