Kentsel Ağrılar- I
Hep ben mi geleceğim sokağına senin
ayaklarıma kara sular inerken yokuşta
adaletsizliğini görmüyor musun bulvarlarının
üzerine her bastığımda inleyen kaldırımlar kimin eseri
yalnız yürümek zorunda kaldığım ilk günde
bırakacağım seni düşünmeyi
ve keyfince yanıp sönen köhne ışıklarını görmezden geleceğim
alacakaranlıkta koluna girip ürkek çocukların
kış uykusuna yatıracağım umarsız saatleri
akrep ile yelkovan boşuna koşuşturmasın
sen de uslan gayri Sarayburnu’nda, Haliç’te, Kız Kulesi’nde,
Haydarpaşa Garı’nda
İstiklal’de, Tünel”de, Beyoğlu’nda, Pera’da
her nerede olursa olsun, seslen inceden, nefeslen artık…
Bülent Öntaş
11.11.2024 – İstanbul Terapisi
Kentsel Ağrılar – II
belki kuşlar da vazgeçecek kanat çırpmaktan
mavi gökyüzü kararacak
bir gürültü kopacak ardından belli ki
arıların çiçeklere konmadığı bir dünya düşünemiyorsunuz da
kuşlar uçmayı unuttuğunda nasıl dönecek bu devri devran
bal bal demekle ağız tatlanmıyor ki efendiler
bölüp parçalamışsınız atlas libas kumaşları
sizden başka üşüyen yok mu zannediyorsunuz
yerli yersiz ayırmışsınız taşı toprağı, sevdalar yurtsuz
göçmenin suç olduğunu nereden çıkardınız efendiler
ağız birliğince küfür kaplamış otağınızı
siz konacaksınız,
konduğunuz yerdekiler göçecek kendiliğinden, öyle mi
arılar konduğunda çiçeğe, balını yiyorsunuz ama
sizin konduğunuz yer ötekine kuraklık…
belki suçlar da affedilecek fermansız
dikensiz güller solacak yerin yüzünden
ve öyle güzel şakıyacak bülbül-i şeyda
sevmenin göç göç olmadığı bir yer biliyorsanız,
söyleyin de toplanıp gidelim siz konmadan…
ya sokaktaki yaralar efendiler,
onu da siz deştiniz utanmadan, acıya da herkesten önce yerleştiniz ki,
onulmaz bir daha…
Bülent Öntaş
11.11.2024 – İstanbul Terapisi