Kelimelerin Çağrısı

Kelimelerin Çağrısı

Koşuyorum soluksuz kalıncaya dek, yokuş yukarı koşuyor ve içimden sürekli sövüyorum. Sana tabi ki, sadece sana…

Gözümden istemsiz boşanan yaşlara aldırmadan ilerliyorum. Ne kadar uzağa koşarsam o kadar çabuk kurtulacağım senden. Nasıl bir koşmaksa bu ancak yere kapaklanmak üzereyken beni tutan ellerin varlığını hissedince kendimle tanışıyorum sil baştan.

Kimsin sen! der gibi bakıyor gözlerim. Gözlerime kenetlenmiş bakan gözlerine bakmamak için özensiz bir teşekkür edebiliyorum sadece sana. O anda gereksiz bir ayrıntının gerekli bir izdüşümü gibiydin. Arkamı dönüp adım adım uzaklaşacak ve spontane gelişen, anlık varlığına alışma hakkı tanımadan kendime senden kurtulacaktım. İkinci bir tesadüf gerçek miydi yoksa gizlice beni takip ederek mi geldin o kafeye hâlâ bir sır aramızda. Kahve içip soluklanmak için girdiğim kafede yine sen çıktın karşıma. Oysa kaçtığım nedeni hiçe sayacak yeni bir dildaneliğe bulaştırmadan ruhumu gidecektim. Emindim ben buna kendimce.

Ruhumun bedenime dar geldiği bir anda seninle bu şekilde tanışmak sadece bir rüya olabilirdi. Bunu şimdi söyleyebiliyorum bak; tam iki yıl üç gün elli iki dakika sonra.

Aradan geçen onca yıl ve biz şimdi; gidiyoruz buralardan evet gidiyoruz. Çocuk sevinçleri yüklü tüm benliğim senin yanında. Tanıştığımız gün ikinci bir tesadüf getirmemiş olsaydı bizi yanyana, şimdi bu ben olabilir ve kurtulabilir mıydım o takiyelerden bilemiyorum hâlâ. Kimim ben şimdi? Yeni versiyonu tamamlanmış bir yazar mı yoksa yeni oyunu için turneye giden bir oyuncu mu?
İkisi de benim evet ben. Yeniden ben ve bundan sonra seninle olan “Biz”. Hayatın anlamını yeniden inşa ettiğimiz düş bahçelerinde el ele dolaştığımız günlerden bugünlere kavuşan birlikteliğimiz. Neler geldi ve geçti. Fırtınaya tutulduk atlattık, kavga ettik sarılıp yattık ve unuttuk. Kavgalarımız bile kırıcı değildi bizim. Hele çocuklar gibi parklarda geçirdiğimiz zamanlar. Ah sevgilim!.. sen ve ben ne güzel tamamladık birbirimizi.

Güneş doğmuş, kalkmalıyım şimdi. Neydi o yaşadığım benim? Düş bahçelerinde gezdiğim prensim nerede? Gerçek hangisi! uyandığımda gördüğüm mü yoksa gözlerim kapandığında nefesini bile hissettiğim mi? Boş ver şimdi bunları, kalk ve günü selamla.

Her gün koştuğum sahil yolunda koşuyorum. Aynı rutin aynı kişiler. Martılar bile aynı martılar, tanıyor ve selam veriyorlar. Yok olmaz şaka yapıyor hayat bana!.. Sen değil misin o? Rüyamdaydın hani daha bu sabah!..

Tülin Erol
Eylül 2024/İstanbul

Bu yazıyı okudunuz mu?

İnziva

İnziva Yalnızım; Düzen bozulmuş insanlar şaşırmış. Yalnızım; Gerçek dostluklar tarihe karışmış. Yalnızım; Dünyada sevginin yerini …