Sadece Ben Ve Deniz
Ufuk çizgisi ne kadar da anlamlı gelir her defasında bana böyle, şaşar kalırım!..
O renklerin armonisi gökyüzü ile denizin birleştiği, o müthiş beni benden alan sonsuzluk ifadesi…
Sanki bir adım atsam devamı gelecek. Hatta koşacağım yakalamak için güneşi, yeni doğan günü. Tan yeri ağarırken gökyüzünün aldığı o müthiş güzelliğin denize aksetmesi kadar bana umut vaat eden yaşam sevinci veren başka ne olabilir derim çoğu zaman .Genzimi yakan o iyot kokusunu ta ciğerlerimde hissederim. Martıların kanat sesi ve cırtlak bağırtıları eşliğinde denizin kıyısını tatlı tatlı okşayan dalgaların ,kumlara vurduğu sesi dinlerim.
Gözlerimi kapatır hayallere dalarım. Tatlı hayallerimden sıyrılınca kumsaldaki yürüyüşüme başlarım, yenilendiğimi hissederim deniz kenarında yürürken adeta. Geçmişim, gelecek kaygılarım ve umutlarım. Anlık hüzünlerim ya da sevinçlerim.
Aynen dalgalar gibi beni uzak diyarlara götürür, yeniden ve yeniden tekrar gülümser yüreğim. Yürürken ayaklarıma batan deniz kabukları, kumların içine karışan istiridyeler, dalgaların kıyıya sürüklediği yengeç ve denizanaları ,keskin kokan iyotla karışık yosunlar…
Bazen birkaç dakika, bazen de saatlerce sürer deniz kıyısındaki yürüyüşlerim. Dünya tatlısı köpeklerimden birisi de bana eşlik ediyorsa ,değmeyin keyfime. Kuyruğunu sallaya sallaya yanımda oluşu, kumlarda koşturmamız, sonrasında ise yanıma sokulup benimle sakinliğe dalıp denizi izlemesi.
Keşke hep bahar olsa, yaz olsa mevsim. Bana kalsa hiç kış olmasın ,her daim sıcak güneşi tüm vücudumda yana yana hissedeyim. Sonra cup diye atıvereyim kendimi o dingin o huzurlu pırıl pırıl masmavi serin sulara…
Her kulaç atışımda daha da hızlanırım, sonsuzluğa doğru açıldığını hissettiğim derinliklerde hep uzaklara daha fazla uzaklara gitmek istercesine yüzerim. Hedefini gerçekleştirmiş huzura yelken açmış gibi dingin ve kararlı bir şekilde kıyıya doğru yüzerim. Güneşin ilk ışıkları ile ışıl ışıl parlayan tertemiz denizin dibine dalar dalar çıkarım, hoplar zıplar dans ederim. Ayaklarımın altında oynaşan bacaklarımı gıdıklayan balıklar değer tenime. Birkaç kulaç uzağımdan yunuslar geçer. Nasıl da mutlular her daim!..Ne kadar sevimlidir o yüz ifadeleri, sanki minicik bir bebeği kucağıma almak ister gibi sevmek dokunmak isterim, oyun arkadaşlarım sanki yunuslar benim.
Sonra üzerimden ve saçlarımdan serin damlaları savurarak çıkarım denizden. Evlerin bahçelerinden gelen mis gibi çiçek kokularını çekerim içime, derin derin nefes alıp verirken. Sıcacık hissettiren, sabah güneşinin ısıttığı kumların üzerinde soluklanırken gökyüzüne pamuk gibi yayılmış renk armonisini henüz üzerinden atmamış günün ilk bulutlarını seyre dalarım. Bulutların her biri ayrı bir hikaye, ayrı bir resim, ayrı bir karakter sanki. Salına salına dolanıyorlar gökyüzünde. Bu güzelliklere eşlik eden sonsuzluğa kanat çırpar gibi gökyüzünde süzülen, kendi kendilerine şarkılar mırıldayan kuşlar geçer üzerimden. Martılar, serçeler, uçmaktan ziyade kumları eşeleyen kargalar ve denize dalıp çıkıp oyunlar oynayan karabataklar.
Balıkçı tekneleri süsler çok geçmeden çarşaf gibi mavilikleri. Ayrı bir renk katar ağ atan balıkçıların sesleri sabahın sessizliğine…
-Rast gele!.. diye seslenirim tanıdığım balıkçılara. Ne güzel başlar gün ve ne kadar güzel devam eder bir denizin kıyısında.
Hem yaşam sevincim hem ilham kaynağım; deniz, güneş, çiçekler ve kuşların sabah cıvıltıları.
Sıcacık demli bir çay, oh!..
Mis gibi edilen sabah kahvaltısı ve her daim varlığına şükrettiğim ailem.
Tülin Erol
15.02.2022/İstanbul