Kanatlarım
Önce sarsıldım haliyle. Her gidiş bir yas insan için. Bir yara açılıyor ve her gün kapansın diye, ruhunun içinde, kendi kendine pansuman yapıyorsun. Nefes almak lüks geliyor. Kimselere anlatamıyorsun. Mecburiyetlerin içinde olmak zulüm gibi. Bir gülümseme kondurup yüzüne, maske takmanın ne demek olduğunu anlıyorsun.
Yük gibi geliyor bedenin. Vücudunu her gün yaşıyan ayakların, bacakların, sanki bir anda yok olmuş gibi hissediyorsun. Bir film izliyorsun, sahnenin içi senin içinden geçiyor sanki. Kaburgalarının çıtırtısını senden başka kimse duymuyor. Böylesine bir enkazı hayal dahi edemiyor insan. Yaşamadan anlamlandıramadığı acıları , iliklerine kadar hissetmek çok zor geliyor. Tüm bunların içinde, yaşamın anlamını sorgularken buluyorsun kendini. Yaşamanın, sevmenin, sevilmenin, değerin , değerli olmak kavramının her biri seni delirtecek kadar meşgul ediyor zihnini. Zaman geçiyor. Yem attığın kuşları izliyorsun bir bankın üzerinde. Çocukların kahkahalarına iç geçiriyorsun. Masumiyet ne güzel şey.
Kendini bir başkasının varlığı ile tamamlayan yanının eksik olmadığını bilakis kendinin tüm olduğunu anlıyorsun. Sen zaten tamsın. Kusursuzsun. Kusurlarınla, hatalarınla, seçimlerinle, olduğun her halinle insan olmanın doyumuna vakıf oluyorsun yalnız kaldıkça. Bu yalnızlık hali başta acı verse de, zamanla alıştığın ve hatta korksuzluğunun simgesi haline geliyor. Kimseyle bölüşmek istemiyorsun.
Gece oluyor. Gökyüzünü izliyorsun çimenlerin üzerinde uzanmış. Yıldızlar kucağında. Giderken açtığın yaralarıma bakıyorum. Ve sana teşekkür ediyorum. Kendi kanatlarımı bana armağan ettiğin için. Artık özgürüm.
Türkan Beyaz