Hatay

Hatay

Bir halat üstünde gerinmiş toprak.
Hışmına uğramış dördü gecenin.
Hani çatlatır ya susuzluk kurak.
Tam öyle yarılmış sinesi yerin.

Yerin hizasını kaybetmiş zemin.
Bir dönüm arsayı parsele sürün.
Neresi nerenin belliydi demin.
Bir şimdi tarlanın halini görün.

Görün ev nerede yol ne tarafta.
Dağılmış demirler beton üstüne.
Uyanan her beyin sanki arafta.
Uyanmayan düşmüş yüzü üstüne.

Üstüne çatısı çökmüş ocağın.
Bacası tütmüyor şubat ayında.
Kaybetmiş bebeler ana kucağın.
Susun kulak verin ninni bu yanda.

Bu yanda ağıtlar, acı, gözyaşı…
Yüreğe oturmuş ince bir fay hat.
El verin kaldırın şurdaki taşı.
Ah ne de gencecik yatıyor heyhat!

Heyhat ki ne görür burdaki gözler.
Çağırın yardıma gelsin bütün halk.
Gücümüz tükendi tutmuyor dizler.
Bir gayret ümitle haydi yine kalk!

Kalk burda çok iş var bitmedi daha.
Kalmamış yerlerde bostanlar bağlar.
Kupkuru çöl olmuş yemyeşil vaha.
Dökülmüş üstüne tonla tuğlalar.

Tuğlalar, kerpiçler, beton bloklar…
Araya sızıyor cılız bir imdat.
Dün buradalardı şimdiyse yoklar.
Kim derdi bu halde olur istimdat.

İstimdat eyleyen takatten düşmüş.
Gözünde feri yok biçare halde.
Yığılmış üstüne payanda çökmüş.
“Ses verin!” çağrısı durmadan dilde.

Dildeki meramı anlar mı enkaz.
Yol verin de dağlar ulaşsın yardım.
Elinle, gözünle, yüreğinle kaz.
De ki: “Bu depremde bir yara sardım.”

Sardım yüreğime koca bir fayı.
Ne varsa ne yoksa düştü elimden.
Unutmak mümkün mü böyle acıyı?
Kaç ocak söndü bu deprem ilinden.

Özlem Korkmaz
Şubat /2023

Bu yazıyı okudunuz mu?

Dilek Bağı

Dilek Bağı Herkese vicdanı kadar ömür Isınacağı kadar kömür Ne kimsenin hakkını ye ne sabahı …